YÜZÜK HIRSIZI TAŞIYICILAR Liderlere gözümüzü dikip başka bir yol, başka bir çare görmeyiz ya bazen, meselâ Yüzüklerin Efendisi'nde evet, Frodo yükün taşıyıcısı bir kaptandır ama asıl kahraman Frodo değil, Frodo'nun yaveri Sam'dir. Frodo'nun taşıdığı yükle karşılaşacağı imtihan zaten bellidir ve hem kendisi, hem izleyiciler, özellikle okuyucular önceden uyarılmıştır. Oysa Sam, tüm düşman...
YÜZ YILIN PROJESİ (SURİYELİLERE VATANDAŞLIK) Türkiye evet/hayır derdine düşmüşken arada gözden kaçan küçük detaylar oluyor. İşte bu küçük detaylardan biri de suriyelilere vatandaşlık verme çalışmalarıdır. Ne var bunda? İnsanlık için diye düşünülebilir. Veya müslüman müslümana kucak açıyor denebilir. 3.5 milyon insana vatandaşlık veriliyor. Bu rakam bir çok ilimizin nüfusundan fazl...
Günümüzde en çok tartışılan hatta eleştirilen bir konuya değinmek istiyorum bu yazımda. Milliyetçilik ve İslam. Evet, benim ve çevremdeki insanların en çok tartışma konusu yaptığı bir mesele olarak karşıma sürekli çıktığı için bu meseleyi ele almak istedim. Bu konuya açıklık getirmeden önce toplumdaki anlam kargaşasından bahsetmek istiyorum. Bu mesele üzerine tartışan insanlara her şeyd...
Şimdi göz yaşını yitirmiş koca bir ülkeye bakınca ne büyük hataya düştüğümü anlıyorum.
Haklılık uğruna vicdanını satmış, ölümlerin her çeşidine kulp takabilen, trajedilerden menfaat devşiren, kalpsiz, empatisiz, bitik bir ülke...
Empati yapmak" nedir fikriniz var mı?(*)
Söyleyip geçtiğimiz o cümlelerin içinde süs olmaktan öteye çok nadir geçer.
O yüzden severiz atalarımın "ateş düştüğü yeri yakar" sözünü. (tamam kızmayın siz sevmezsiniz)
Şimdi bir örnekle, bunun nasıl yapıldığını düşündüğümü anlatayım. Sonra siz empati yapıp yapamadığınıza karar verin.
Ve sonra "başınız sağolsun, acımız büyük, analar ağlamasın,... vs" gibi klişelerle ne bayatlamış yüreklere sahip olduğumuzu tartışalım;
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Dedim yâr derya isen kum kalsam kenarında
Dedi sen bir incisin kaybolursun suyumda
Dedim taş desen bari duraydım sınırında
Dedi ki yosun tutmaz eritmek var huyumda
Sistemler ve kabulleri düşündüğümde hiçbir hikayeyi fakirler olmadan yazamayacağımızı görüyorum.
Onlar her yerde kıymetlidir. Hayali tahtlarda taşınırken hep baş üstündedirler. Ama birisinin o hayale oturabildiği de görülmüş değildir.
-Mukadderat işte...-
Kuranın infak ve mülkiyetle ilgili ayetlerini Arapça dinlerken ağlayanların, sahip olduğu şeylerin listesini düşünürken yaşadıkları keyif ne şirin bir çelişkidir.
Tüm kitabi kurallar sahip olmama ve paylaşma adına öğütler verirken, sanki yeniden yazılsalar ve bu pasajlar çıkarılsa, bunu görmezden gelmek konusunda konsensüs çoktan hazır içimizde.
Ama hayır değil mi? Biz aslında ne kadar iyiyiz?
Eskimiş elbiselerimizin verilebileceği geri dönüşüm mekanizmasının varlığına laf ederek ne büyük günaha giriyorum.
-Tanrı affetsin!-
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Bugün birilerinin 1923 ruhu ile olmaz dedikleri, adları asla yanyana gelemeyecek olanlar tarafından, onların yolundan gittiğini savunanların suskunluğu sayes...
"Uçurum kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş. Ondan sonra, içeri de ve dışarı da saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler. İşte, Türk genel devriminin bir kısa diyemi..."
Diye anlatıyor Gâzi paşa 1923 ruhunu.
1919'da ilk iş olarak kendi devletlerini yönetenlere(yönetemeyenlere) başkaldırarak başladılar işe. Rütbeleri söküldü, ordudan atıldılar, başlarına ödül biçildi. Tereddüt etmediler, aldırmadılar, yorulmadılar, ardlarına bakmadan millete umut oldu, gaye aşıladılar.
Kim mi onlar ?
Bugün birilerinin 1923 ruhu ile olmaz dedikleri, adları asla yanyana gelemeyecek olanlar tarafından, onların yolundan gittiğini savunanların suskunluğu sayesinde incitilen ulu ruhlar...
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
''Vakit kaybetmeden surları dövüp kaleyi de ele geçirmek icap eder. 2 kadırga ile çıkın imha edin dönün gazanız mübarek olsun.''
-Baş üstüne Paşam.
Odadan hızlıca çıkan Kapıcıbaşı Hüseyin Bey hazırlattığı kadırgalarla boğaza hareket ederek devriye gezmeye başlar. Çok geçmeden kendilerini belli etmemek için yelken açmayan kürekçilerin gayreti ile gelen 10 kayığı tespit ederler. Türk gemilerinin geldiğini gören yardım kuvveti kıyıya sokularak gemilerin giremeyeceği sığlığa kadar yanaşır.
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Değerli okur yazıma sizlere bir soru yönelterek başlamak istiyorum. Sorum şu: " Bir kitabı okumak mı önemlidir yoksa o kitabı okuyup, iç manasını anlayıp hayatımızda tatbik etmek mi önemlidir? " Evet, hepimizin cevabı muhtemelen aynı olacaktır. Bir kitabı okuyup içinde anlatılanları özümseyip, anlayıp hayatımızda uygulamak daha önemlidir. Bu şüphe götürmeyen bir gerçektir.
Peki, dinimizin temel kaynağı olan, dinin temel inanç esaslarını bize söyleyen yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bunu yapabiliyor muyuz? Yani yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okuyup iç manasını anlayıp hayatımıza tatbik edebiliyor muyuz? Veya bu yönde herhangi bir çaba sarf ediyor muyuz? Bence bunun cevabı hayır. Çünkü biz Kur'an-ı Kerim'in sadece harflerine bağlı kalıyoruz; Kur'an-ı Kerim'i Arapça olarak okuyoruz, hatmediyoruz, hıfzediyoruz; cenazelerde, mevlütlerde, dini günlerde okuyoruz ancak Yüce Yaratıcımız Allah (c.c.) bizlere o ayetlerde ne buyurmuş, neyi emretmiş hiç bakmıyoruz. Yani demek istediğim Kur'an-ı Kerim'in harflerine son derece bağlıyız ama içinde Yüce Yaratıcımız bize ne söylemiş bakmıyoruz.