Sene 1982 veya 1983. Yani anlayacağınız 9-10 yaşımdayım. 12 Eylül olmuş, Türkiye'de MHP yok, Başbuğ'um hapiste... Avrupa'da insanımızın durumu: Şimdi olduğu gibi öyle okumuş, Alman toplumunda yer edinmiş, kendini kabul ettirmiş Türk elle sayılacak kadar az o dönemlerde. İnsanlarımız çilekeş, maden ocaklarında, kuzeyde tershanelerde, değişik bölgelerde ki araba fabrikalarında çalışan Türk...
Gün Sazak'ın Dev-Sol yanlısı teröristlerce kurşunlanarak öldürüldüğünü, söylüyordu radyolar ve haber bültenleri. İşte her şey ispatlanmıştı. Kim rüşvetçi, kim kaçakçı, kimler hain nihayet ortaya çıkmıştı. Gün Sazak ne zaman mafyanın, kaçakçının başına çöreklenip gazetelere manşet olsa şişiniyordu Nihat "İşte" diyordu "İşte şimdi tanısın millet bizi" Nihat çocuk yaşta pol...
Kadın oturmuş bir taşın üzerine bekliyor. Her hıçkırığı az uzaktan duyulan anons sesine denk düşüyor. "Ahmet Tufan taburcu, Fehmi Aslan Taburcu, Hasan Acar taburcu..." Saatlerdir bekliyor Hüseyin'den ses seda yok. Zaman acımasızca ilerlerken bir sığınak arıyor tükenmeye yüz tutmuş umuduna. Birden ne oluyor, nasıl oluyor kesiliyor hıçkırığı, diniyor gözlerinin yaşı. Gülümsüyor kadın. "Hü...
Firdevs anne inanamıyordu söylenenlere, Saçmalıyorlardı işte! Hiç devlet gencecik evladına kıyar mı? "Her Bir Mayıs şafağında yüreğinizi bir titreme sarıyorsa insansınız demektir." Günler sonra Polat Köyünün dağ eteğinde buldular onu. Hava ayazdı, üstünde yeleği, montu yoktu. Hepsini atmıştı bir yana. - Anne ne yapıyorsun burada. Dedi oğlu Rıza. Etrafına baktı arar gözler...
İlkokul çağlarımdı... İlk iki dersin geçmesini sabırsızlıkla bekliyorduk. Çünkü öğretmenimiz söz vermişti: Uslu durursak üçüncü ve dördüncü derste beden eğitimine çıkacaktık. Yani kafamıza göre oyun oynayacaktık. İlk iki ders sınıfta çıt çıkmadı ve mükâfatı kazandık. İkinci dersin bitiş ziliyle hepimiz fırladık okul bahçesine doğru. Öğretmenimiz Nefise Hanım her zamanki gibi bağırıyordu...
Ben bir rahleyim. Rahle nedir diyorsanız açıklayayım. Üzerinde, yazı yazmak , kitap okumak için ağaçtan yapılmış bir araçtır. Beni yapan ustanın adı Osman idi. Hz.Osman(r.a) kadar tefekkürde , onun kadar edepli , Osman Gazi kadar yiğit bir adamdı. Heybetini kimisi inancına kimisi cesaretine bağlardı. Yürürken ev sallanırdı adeta. Bir Cuma Namazının dönüşünde başlamıştı beni şekillendirmeye , İlk hamlesini besmele il yapmış ve kısa sürede tamamlamıştı beni. Osman Usta beni yaparken , hep konuştu benimle... '' Bitince çok güzel olacaksın , senin üzerine Mübarek Kur'an-ı Kerim'i koyacağım , Kur'an-ı Kerim'e hürmetle seninde önünde diz çökmüş olacağım , kıymetini bil, oğlumla kızımda faydalanacak senden , kızım derslerini yapacak , oğlum hayatımıza yön veren o müthiş Allah kelamlarını okuyacak üzerinde'' diyordu...
Ben gayrı onlara evlat demem, evlat demem Köyün içerisine girer girmez gözüm köy kahvesi aradı. Seçim vaktiydi. Köy yerinde yaşayanlar bilir, seçim vakti kahveler parti merkezlerine döner. Bu köyde biraz farklıydı durum. Üç kahve vardı köyde: Birini AKP'liler mesken tutmuştu, diğerini CHP'liler, öteki kahve ise boş kalmıştı. Sanırım iki parti yarış halindeydi. Yanımdaki arkadaşım Burak'...
Hani olur da bir yerde görürseniz adaleti, onu beklediğimi ve çok özlediğimi söyleyin olur mu? Öğlen vakti oturduğu koltukta uykuya dalmıştı. Kapının zili çaldı, titredi, uyandı. Yorgun adımlarla vardı kapıya. Kapının deliğinden dışarıyı gözetledi. Bir polis memuru ve birkaç takım elbiseli adam vardı kapının önünde. Merak ve biraz da tedirginlikle açtı kapıyı. - Adalet hanımın evi mi? - ...
Telif Hakkı
© Okan Kilit @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.