Enstantane
bir resimdi annem eskimeyen
tuttu elimden bırakmadı
taktım şarkıları radyoya sesim son ses
ağırlığımca özne birikti benim yüzümden zamana
topallıyorum hüzün
yürüyorum karınca
duası kaldı
açılmış göğün bilmem kaçıncı katında
ağıyor teller üzerinden kanımca
saçımdaki beyaz sürem
ağustos böceklerinin nefesine karışıyor
kulağımdaki küpem bu şehir
kavuşmanın tanrıçası yollar
kalsın uzakta
varsın
insanın ruhunda var çünkü bir kuşluk
veya unutulmak saatlerin kordonunda
hayli geç olacak arınmak biliyorum
vitrinleri kırdı gün
ağardığında güleç ölüm
dilimi yırttım kitapların arasında büklüm büklüm
kör değil akan çeşmeler bak
çiziyor camları gazeteler
uyurken suyun kuşkusu
bana sorma olanı biteni rüzgar gülüm
durduğumuz piyesti çağ
çalmadan ziller
anlayınca dünü söyledim kendime
senin rolün bu /yüzler
nal toplamaktan usanmış kelimeler seçtim
dokunmayan birbirine yorgun ve tok
salıncaklar şahit bir tek
biliyorsun ipsiz uçurtmalar zaten yok
çözülmez mi kaburgama bağlanmış
düzenin mor kurdelesi mecal
gerçek dediğin nedir
karıncanın duasına as beni benimle kal
terli düşlerin enkazı şiir
Fotoğraf: Melih Yongacı
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.