ÇAMLICA’YA “SELAHATTİN”
Karamollaoğlu'nun Çamlıca'ya cami eleştirisine "Bu hesabı kalk bir de Kanuni'ye, Fatih'e sorsana?" diye yanıt verdi. Marifetini en iyi sergilediği alan damardan girmek ne de olsa...
Yıl 2012, RTE Başbakan idi. Televizyon canlı yayınında, Çamlıca'ya cami eleştirileri sorulunca, birçok karışık cümlenin arasına sıkıştırarak, "Niye? Çamlıca'ya şöyle bir Selâtin Camiî güzel olmaz mı?" dedi.
Selâtin, "Sultanlar" demekti ve Selâtin Camisi (camiî değil) de bir Sultan adına dikilince Camiî oluyordu. Örneğin; Fatih Camiî. Bir sultan adına cami inşa etmenin iki şartı vardı: Bir, gâvura karşı zafer kazanmış olmak. Baş Selâtin Camisi Ayasofya'dır. Çünkü bırakın gâvura karşı zafer kazanmayı, bizatihi yapının kendisi kılıçla alınmıştır. İkinci şart; Selâtin camisinin maliyeti savaş ganimetinden sultanın hesabına düşen gelirlerle karşılanır, devletin hazinesinden bir akçe bile kullanılmazdı... Bu şartlar Sultan Ahmet'le bozuldu ve hatta sultanların kendileri dışında anneleri ve kızları adına yaptırdığı camiler de Selâtin Camisi listesine sokuldu. (Bu arada; anneleri ve kızları adına cami yaptırırken, Kanuni dışında babası adına cami yaptıran sultan var mı? Bu da ayrı ve ilginç bir konudur.)
* * *
Şahsen, sözkonusu ibadethane olunca, göğe tevazuyla bakan Selçuklu mimarisi meftunuyum. Roma ibadethaneleriyle göğe yaklaşma yarışı yapan ibadethaneler soğuk geliyor bana. Zaten Roma, o yapıları siyasetin dine, dinin siyasete tahakküm ettiği bir dönemde yaparak toplumu kontrol etti. Onun sonucunda da Ortaçağlar, binlerce yıllık insanlık tarihinde pek de rahmetle anılmayan karanlık çağlardır…
* * *
2012'de "sen sultan mısın ki selâtin camisi dikiyorsun?" diye soramadı gazeteciler. Zaten ertesi gün çoğu "Selahattin Camii" olarak yazmıştı ki, acı acı gülmüştük… İlginç gelir mi bilmem: Kendisini sultan zannedenlerin iktidarında, İstanbul'da 99 tarihî cami restore edilip kültür hazinesi yapılacağına, ticarethane statüsüne kazandırıldı ellerindeki Fatih Belediyesi marifetiyle. Yani mesele ibadethane, cami falan değil. Mesele siyaset. Milletin parasıyla, milletin ormanını yok edip betonla kaplamanın ibadetle ne ilgisi olabilir?.. Hadi diyelim ki sultansın, o caminin yapımını kuruşu kuruşuna cebinden harcayarak yapmalıydın! Bir de öldüğünde oraya gömülürsen tarih hiç de hayırla yadetmeyecektir… Kendisi ve yandaşlarını zenginleştireni Karun diye yazdı tarih. Sadece ben siyaset yaparım diyeni de Nemrut. Diktiği ibadethanelerle ve onların içine yerleştirdiği din adamlarıyla toplum üstüne çökmeyi de "Ortaçağ karanlığı".
Sorun, biraz da Albert Camus'dan mülhemle şudur: Bir insanın, bir gelir grubunun, bir inanç topluluğunun, tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir.Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.