Çark ve Çomak
"Yüzyılların akılcı bir bakış ile sorgulamadığı geleneklere hala sıkı sıkıya bağlı olan bir toplumun belirlediği siyasal iktidarın, böyle bir toplumun belirlediği siyasal iktidarın şekillendirdiği eğitim sistemi ve basının, oportünist ve pragmatist politikacıların şekillendirdiği basın ve eğitim sistemi ile yetişen yeni neslin, toplumu ileriye götürmesi mümkün müdür?"
Bir hamster düşünelim. Uyku dışında bütün vaktini emek harcayarak geçiriyor. Sürekli ilerlemeye, yol almaya çalışıyor. Yıllar yılı böyle emek sarf etmesine rağmen, hep yerinde sayıyor. Farkında değil ama bir çarkın içine hapsedilmiş. Sürekli olarak bu oval çarkın içinde çırpınarak koşuyor, koştukca daha hızlı dönen çark, onu daha erken başladığı noktaya getiriyor.
Hamster başladığı noktadan daha fazla uzaklaşmaya uğraştıkca başladığı noktaya daha çok yaklaşıyor. Farkında olmadan bir çarkın içinde ve bu çarkın dışına çıkmadıkça verdiği emek, kendini yormak dışında hiçbir değer taşımıyor. Boşu boşuna bir mücadele ve boş yere kayıp giden zaman.
Ne yazık ki bir parçası olduğumuz toplumun, çarka hapsedilmiş bir hamsterden farkı bulunmuyor. Seksen yıl boyunca ilerlemeye çalıştığı halde devamlı kendini aynı noktaya getiren bir sistem/çark içine hapsolmuş vaziyette. O çaresiz hamster gibi toplumumuz da mahkum olduğu çarkın farkında değil.
Safiyane niyetler ile sürekli olarak alın teri döküyor, kimi zaman gözyaşı ve kan. Ama değişen hiçbir şey yok. Alışılmış çaresizlik ve farkında olamama haliyle çarkın içinde dönüyor. Seksen yıl boyunca yüz milyonlarca insanın emeği boşu boşuna israf oluyor ve tarifi mümkün olmayan zaman, kayıp gidiyor.
İçinde bulunduğumuz çarkın, ne melem bir şey olduğunu kavrayabilmek için şu soruyu düşünmemiz gerekiyor.
"Yüzyılların akılcı bir bakış ile sorgulamadığı geleneklere hala sıkı sıkıya bağlı olan bir toplumun belirlediği siyasal iktidarın, böyle bir toplumun belirlediği siyasal iktidarın şekillendirdiği eğitim sistemi ve basının, oportünist ve pragmatist politikacıların şekillendirdiği basın ve eğitim sistemi ile yetişen yeni neslin, toplumu ileriye götürmesi mümkün müdür?"
Ya da daha yalın bir ifade ile soralım; toplum iktidarı, iktidar basın ve eğitimi, basın ve eğitim toplumu düzenledikçe bir gelişmeden söz edilebilir mi?
İşte toplumumuzun içerisine hapsoldugu çark bu. İyi bir eğitim sistemine sahip olmayan toplum oyları ile siyasal iktidar belirleniyor. Belirlenen siyasal iktidar devletin yaptırım gücünü siyasi çıkarına paralel olarak kullanarak eğitimi ve basını kontrolü altına alıyor. Bu eğitim sistemi ve basın, çeyrek asır sonra toplum olacak olan nesli inşaa ederek, parti iktidarı olmasa bile zihniyet iktidarını sürekli kılıyor.
Bir şeyleri kendi belirlediğine inanan, daha iyisini hiç yaşamadığı için mevcut durumu en iyi gören toplum da bu çark içerisinde tarla da fabrika da kentler de alın teri dökerek hem bireysel olarak hemde toplumsal olarak ileri gideceğini zannediyor. Kendi yetiştirdiği sebze-meyveleri ya yurtdışına ya burjuvaziye sunuyor. Kendi emeği ile ortaya koyduğu ürünü, yine yurtdışına veya burjuvaziye satıyor, kullandırıyor. Harcını alın teri ile yoğurduğu, emeğiyle inşaa ettiği sayısız yıldızlı otellerde, yurtdışından gelenler sefa sürüyor. Yetmiyor bir de o turistlere hizmet ediyor. Turistler, burjuvazi, politikacılar rahatça yaşasın veya huzurlu uyusun diye hudutta nöbet tutup, yeri geldiğinde canını feda ediyor.
Çatışmaya girdiği halde şehadet nasip olmayanlar ise anakentlerin göbeğinde on saat ırgat gibi çalışıp, o kentin varoşlarında üç kuruşla değersiz bir yaşamı yaşamak zorunda kalıyor. Yeri geldiğinde, kanunlarına uyduğu, ahlakını koruduğu, vergisini verdiği, nöbetini tutup, canını verdiği devlet, ona bir ilacı veya bir ameliyatı çok görüyor.
Ve bunları on yıllardır yaşayan toplum, ne bunların farkında ne de bunların değişebileceğinin. Üstüne üstelik meydana gelen bu olaylara verdikleri oylar ile kendileri sebep oluyor. Yine verdikleri oylar ile bu durumu defalarca onaylıyorlar. İçinde bulunduğu çarkın farkında olmayan bir toplumdan, durmasını ve çarkı işlevsiz hale getirmesini bekleyemeyiz. Beklersek, bize alık alık 'Hangi çark?' diye soracaklardır. O nedenle çarktan izin almadan, çarka ve içindekilere rağmen, çarka çomak sokmalıyız. Peki ama nasıl?
Bu soru tartışılır ve illaki bir yol bulunur. Fakat bulunacak yol her ne olursa olsun, çarkın içinden olmamalıdır. Çarkın içine neyi koyarsak koyalım, mutlaka çarkın dönüşüne uyum sağlayarak o da dönecektir. Koyulana da kızmamak gerek sonuçta yuvarlak olan o değil çark. Bu çarka, çarkın dışından bir çomak sokmak gerekiyor. Dönen çarkın bir dişine, çomağı sokarak, önce dönen dişi daha sonra o dişin işlevsizleşmesi ile bütün bir çark sistemini devirmeliyiz.
Devirmeliyiz ki, uğruna alın teri döktüğü, gözyaşı ile suladığı, kanı ile kutladığı vatan toprağının üstünde milletimiz insanca yaşayabilsin. Doğan güne çocukça uyanabilsin. Ve bir gün vatan olurken, bilelim ki arkamızda kalanlar, değer görecekler.
Son olarak şu soruyu da sorgulamayı gerek görüyorum.
"Ülkemizde haram lokma yememiş, vatan için alın terini, gözyaşını, kanını akıtmaktan çekinmemiş bir yurttaşı, tüm bu niteliklerinden dolayı, üniversiteye akademisyen, orduya subay, bir ile vali, yurtdışına diplomat olarak atıyor muyuz? Elbette ki atamıyoruz.
Çünkü akademisyenlik, subaylık, vali ve diplomatlık için bir takım bilgi birikimine ve tecrübeye ihtiyaç var. Peki eğer yurttaşı bu görevlere getirmiyorsak, niçin bu görevlere kimlerin geleceğine karar veren hükümeti belirlemeyi yurttaşa bırakıyoruz?"
Telif Hakkı
© Ali Kelle @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.