BİR DEVRİN DESTANI
Bazı insanlar dünyadan iz bırakmadan giderler. En fazla birkaç yıl sonra isimleri hatırlanmaz bile. Bazıları ise yüreklere dokunur, iz bırakır… İşte onlar nesiller boyu ölümsüz olacaklardır.
Ozan Arif de yüreğimize dokunan, iz bırakan insanlardandı. Ben, kendisini şiirleri ve kasetlerindeki o tok sesiyle tanımıştım 80'li yılların sonunda. Daha ilkokul çağlarımızda yasaklı kasetleri geçmişti elime.
Zulüm altındaki Bulgaristan Türk'lerinin dramını anlatıyordu bir şiirinde;
"Kudurdu kızıl Bulgar, yakamızda elleri,
Balkanlarda Türklüğü yok etmek emelleri,
Cümle cihan bilir ki, bunlar Moskof dölleri,
Bulgar bu cesareti, Rus`tan alıyor Rus`tan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan…"
Vatan sevgisinden bahsediyordu. Mamak zindanlarında Vatan sevdalısı gençlere yapılan akıl almaz işkenceleri dillendiriyordu bazen.
"Hâkim bey... Hâkim bey… Bütün dünyamı,
Yıkarak yaptılar benim sorgumu.
C-5 denen yere gözleri bağlı,
Tıkarak yaptılar benim sorgumu… "
Dünyada emperyalist ülkelerin neler yaptığını, kendi sistemlerini ülkelere nasıl dayattığını anlatıyordu. Sadece komünizm değil, kapitalizm 'in de bizler için ne kadar tehlikeli olduğunu söylüyordu.
"Üç belâ var bu dünyanın başında!
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.
Üçü birden fitne-fesat peşinde,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin. "
Zaman sıkıyönetim sonrasıydı. On binlerce vatan sevdalısı genç 80 darbesinde içeri alınmış, birçokları yurt dışına çıkarak sürgün hayatı yaşamaya mahkûm olmuş, siyasi faaliyetler tamamen yasaklanmış, geride kalan insanlar sindirilmiş, susturulmuş, bastırılmıştı… Kimsenin siyasi olarak ağzını açamadığı, anne-babaların evlatlarına "Aman çocuğum siyasetten uzak dur. Başına iş gelir." Dediği yıllardı.
Herkesin sustuğu bu ortamda; Tüm baskılara rağmen bir adam kasetlerinden "Susmam ben" diye bağırıyordu…
"Ağa diye, bey diye,
Boyun eğmem kimseye.
Bir deli şart bir köye,
Susmam, susmam, susmam ben. "
Vatan sevgisini, bu uğurda bedel ödemenin nasıl bir şey olduğunu, Milliyetçi bakış açısının ülke için zaruri olduğunu anlatıyordu mısralarında. Evet, belki Milliyetçilik fikrini ilk dillendiren değildi. Bu konuda kitaplar yazan, sistematik bir ideoloji haline getiren bir ideolog değildi ama kendi tabiri ile "köyün delisi" olarak kimsenin sahip çıkmadığı bir davaya sahip çıkmış, bir düşünceyi ayakta tutuyordu. 1991 yılında şartlı tahliye ile cezaevlerinden çıkan insanlar tekrar bir araya gelip teşkilatlara girene kadar Şiirleri, kasetleri, konserleri ile neredeyse tek başına ayakta tutmuştu Milliyetçilik düşüncesini.
Ozan Arif sadece şiirleri ve konuşmaları ile gençlere Milliyetçilik düşüncesini anlatmakla kalmıyor, bir yandan da müzik konusunda yetenekli geçlere destek vererek Milliyetçi camia'ya sanatçı kadrosu oluşturmaya çalışıyordu. Bugün tanıdığımız pek çok sanatçının sahneye çıkmalarına, kaset çıkartmalarına da kendisi vesile olmuştu. 1997'den sonra yaşadıkları, cenazesinde gördüğümüz vefasızlık bile bir neslin yüreğinde bıraktığı izleri silmeye yetmedi.
Kitabının ismi gibi; "Bir devrin destanı" olarak yaşadı. Ve bizlerin yüreğinde her zaman destan olarak yaşamaya devam edecektir. Ruhun Şad olsun büyük Ozan. Bu nesil seni asla unutmayacaktır.
Kaan ÖZASLAN
13.02.2020
(Vefatının 1. Yılı anısına, saygıyla…)
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.