KAN ÇİÇEKLERİ

gelincikler

Gelinciklerin Çanakkale yöresindeki adı "kan çiçekleridir" bilir miydiniz?

Zülfü Livaneli 'nin şarkısında bahsettiği o topraktan süren, candan kopan KAN ÇİÇEKLERİ... Neden biliyor musunuz?

Şehit kabirlerinde açtığı için... Öyle inanılır. Şehit çiçeği de derler.

Hikmet Çetinkaya'yı tanırsınız. Dünyaca ünlü bir ressamımız. En çok "gelincik" tablolarıyla tanınır.

Bir süre önce işte o şahane gelincik tablolarının sanatçısı Hikmet Çetinkaya'yı şahsen tanıma şansım oldu. Okulumuzdaki söyleşisi sırasında... Ben bir ressamdan tarih dersi aldım o gün. Tarihe saygı, tarihi doğru okuma, dik duruş dersi... Tarihle duygunun bir tabloda can bulmasını gözlerimle gördüm.

Bize Çanakkale açan 250 bin kan çiçeğinin hikayesini anlatırken, bir yandan da yeni bir "kan çiçeği" tablosu yaptı. 

Metre kareye düşen ALTI BİN merminin, havada çarpışan mermilerin, Seyit Onbaşıların hikayesini o kadar güzel anlattı ki; tabloyu yaparken, lisesinden ilkokula kadar salondaki bütün öğrencilerimiz ve biz, soluk almadan dinledik, tablonun yapılışını izlerken. Küçücük çocuklar bile gözyaşlarını tutamadı. 

Ben o gün yaşadığımız güzelliği sıcağı sıcağına yazmak istedim ama anlatacak kelime bulamadım, cümle kuramadım. Kafamda bir süre demlensin istedim. 

Hikmet Bey, çalışma şeklini anlatırken demişti ki:

"Hadi bir tablo yapayım" demekle resim yapamam ben. Şu an yaptığım tabloyu günler öncesinden kafamda tasarladım. Ne yapacağımı, nasıl yapacağımı, hangi renkleri kullanacağımı bilerek geçtim bu tuvalin başına." 

Biraz da o nedenle kafamda tasarlayıp duruyordum Gelincik Ressamı'yla yaşadığımız o eşsiz dakikaları yazmak için... 

Demek yine bir "Kan Çiçeği" açacakmış ki, ben de o güzel günü, talihsiz bir olaya bağlayayım. 

...

"Bırakmıyorlar ki iki yaprak açalım." derdi annem. Ne sevincimizi, ne üzüntümüzü yaşamamıza izin vermiyorlar. Sevincimizin paylaşarak çoğalmasına, üzüntümüzün paylaşarak azalmasına izin vermiyorlar.

İçime sindiremedim bir türlü Kılıçdaroğlu'na atılan yumruğu, saldırıyı. Ama en çok da sonrasını sindiremedim. Böyle bir şey nasıl olabilir! Bu ülkenin, kim olursa olsun her ferdi, bütün şehitlere minnet borçludur. Cenazelerine gitmek de boynunun borcudur.

Kin ve nefret tohumları saçarak bizi birbirimize nasıl düşürürsünüz! Ne hakla? 

Şu hayatta bir insanın başına gelebilecek en kötü birkaç şeyi saymam gerekseydi ilk sıralarda bir insanın içinde kin ve nefret tohumları büyütmesidir derdim. 

Bir durumdan nefretle bahsedilebilir, o duruma sebep olanlardan da nefret edilebilir, bunu anlarım. Ama sırf senin gibi düşünmüyorlar diye bir gruptan nefret etmeyi, birilerinin onlara bile bile zarar vermesini onaylamayı anlayamam ben. 

Kin ve nefret marazi duygulardır, insana her kötülüğü yaptırır. Nitekim yaptırıyor da... Ellerinden gelse kendileri gibi düşünmeyenler için gettolar oluşturup, oraya dolduracak ve çıkmasına izin vermeyecekler. 

Bizi kafalarında nasıl ötekileştirmişlerse, bir şehit cenazesinde yaşanan talihsiz olayı kınamıyorlar bile. Bazıları açık, bazıları ise örtük mesajla "Oh olsun, istenmediğin yere gidersen böyle olur işte." demeye getiriyorlar.

Toprakta kan çiçeğine dönüşenlere sorabilseydiniz keşke, "Siz ne diyorsun, bu işe? Çocuğu asker olan bir baba, sizin cenazenize gelmesin mi? Oysaki sizi biz kurban verdik PKK denen canavara; açılım açılım, barış süreci barış süreci, diye diye..." 

Bu işte bir yanlışlık yok mu?

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

UNUTTURDUNUZ
ÖNERİLER

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin