Yıl, 1881… 1900'lü yıllara yaklaşılıyor, yani 20. yüz yıla… O yılların dünya coğrafyası kan ve göz yaşıyla yoğruluyor. Dünyadaki dengeler değişiyor; krallar şahlar, yerlerini özgür ve bağımsız yönetimlere bırakıyor. Bir çocuk dünyaya geliyor, mor salkımlı Selanikte'ki küçük pembe evde. Ne annesi ne de babası, bir gün bu çocuğun bir ulusun yoktan var olma sürecindeki lider olacağını bilmi...
Bu gün 10 kasım ve ben ilk defa bir 10 Kasım sabahı evdeyim. Son yıllarda her vesile ile aklıma düşen her an saygıyla anımsadığım Mustafa Kemal Atatürk seni evde, sokakta, okulda, iş yerinde olanlarla aynı anda evden anacağım. Televizyondan yükselen siren sesiyle bende ayağa kalkıyorum. Ve düşüncelerimde sen. Hani sevgili Erol Evgin in bir şarkısı vardır ya; "Seni düşündüm dün akşam yine...
Bu yıl tüm 12. Sınıf öğrencileri gibi torunum da üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Uzaktan gözlemlerken içim acıyor. Kendini sosyal etkinliklerden soyutlamış yaşıtları gibi, yaşamını sınava odaklamış. Hoş bu yeni bir durum da değil. Daha ortaokuldayken ne zaman okul, bu gün ünite değerlendirme, bu hafta deneme diye rant için piyasaya girmiş yayınların sınavlarıyla boğuşturmaya başladı...
Anacığımı 27 Ekim Çarşamba günü uğurlarken, böyle bir sevgili varlığı koynuna alan toprağa kuş gibi çırpınan duyuşumla seslenmek istedim: Bu benim anamdır! Sarıp sarmalayışında eksiğin olmaz, inanırım. Gelenin kim olduğunu bilirsin, sendendir. Bir devr-i daimdir ki hep senin etrafında ve seninle döner. Gelen gider. Aldığını verir, verdiğini alırsın. Öyleyse senden ne beklesem? Pek gençke...
İlkokul çağlarımda, Dede Korkut hikayelerini fısıldadı kulağıma babam... Uyumaya hazırlanırken bunların masallaştırılmış halini dinlerken teypten, kapanıverdi göz kapaklarım... Atsız Ata'nın '' Deli Kurd'u, Bozkurtlar'ı ''süsledi sonrasında hayallerimi... Keşke o çağlarda doğsaydım, dedim anneme isyanla karışık... Yamtarlar, Sancarlar, Kürşatlar derken, Ötüken ve Altaylar özlemi ye...
"Söz vaktine çeker." derler. Az önce bitirdiğim bir kitaptan biraz bahsederek konuya gireceğim. Çünkü kitabı okurken, hep cumhuriyetin kazanımlarını düşündüm ve kitabı bitirdikten sonra bu konuda mutlaka yazmalıyım, diye düşündüm. Kitap, John Boyne'un, "Romanovların Son Evi"... Rusya' nın son çarı Nikolay Aleksandroviç Romanov ve ailesini anlatıyor. Üç yüz yıllık hanedanlıkları eki...
Sosyolojik bir meseleye parmak basma niyetindeyim. Fakat bu parmak basma ne kamu yararına ne de kendimi ön plana çıkartmak adına. Sadece duygusal bir trajediye kurban gitmemek için bir haykırış olacak. Evet sosyoloji okudum ama toplumsal bir fayda sağlamak gibi arsız isteklerim olmadı. Çünkü Türkiye'deki devlet ya da daha genel adıyla otoritedeki yapı Türk toplumunu dizayn etmekten çok t...
Eğitim sisteminin yap- boz tahtasına döndüğü ülkemde 2002 yılından 2017 yılına kadar tam 6 milli eğitim bakanı görev almış. Bunlara bağlı olarak liselere geçiş sınavıda 6 kez değiştirilerek farklı sistemler getirilmiştir. AL, LGS, OKS, SBS, TEOG, LGS 15 yıl içinde 5 farklı sistem. Bir sistemle ortaokula başlayan öğrenciler başka bir sistemle mezun oldular. Ama hiç biri TEOG sınavından LG...
Tanrı her türlü canlı yaratmış. Öyleyse, Dünyanın bütün nimetlerinden de her canlının bir şekilde yararlanma hakkı vardır.Çünkü nimetleri yaratan da Tanrı olduğuna göre, her canlının onlardan faydalanacağı varsayılır. Peki gerçek yaşamda öyle mi oluyor?Hayır!Özellikle Eğitim, Kültür ve Sanat alanlarında gelişememiş toplumlarda İnsan kılığındaki Canlılar, bütün Evrenin sahibi olarak kendi...
Telif Hakkı
© Ramazan Akpınar