"Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar." Ahzab Suresi 70-71 Muhtelif yerlerde mükerrer olarak da "yalan söyleyenlere büyük azap olacağı" bildiriliyor Kur'anda... Referansını ve mevcudiyetinin yegane temelini İslamiyetten aldıklarını iddia edenlerin bu ayeti kerimeleri bilmemelerine imkan var mı? ...
Kanımca 1 Mayıs işçiyi, onun emek ve alınterini sömürü düzenine karşı korumak isteyenler ve onlara "gomünist, anarşik" diyenlerin ironik handikapıdır. Neticede o topraklar, 'işçi köylü hep hazırız, bozuk düzene karşı, halk savaşı vereceğiz emperyalizme karşı' diyen Deniz'i, anarşik diye ispiyonlayan topraklardır... Kavram kargaşası içinde, boğulup giden, toplum mühendisliği kobayı bu ziy...
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, sosyolog, psikolog, teolog, terör uzmanı, siyaset bilimci falan değilim. Sadece sabah gördüğüm bir fotoğrafın bana düşündürdüklerini anlatmak istiyorum size... Fotoğraf Suriye'nin ya da Irak'ın herhangi bir yerinde olabilir, daha da önemlisi, Türkiye'nin herhangi bir yerinden olmayac...
Zannediyorum 15-16 yaşlarındaydım, ilk kez "Tarhana Çorbası" ve "Bulgur Pilavı"nı ağzıma sürdüğümde. Zira tarhana çorbası ve bulgur pilavı fakir köylü yemeğiydi, bizim evimizde pişemezdi, pişmemeliydi... Artık nasıl bir algım var idiyse... Yıllar içinde bulgur pilavının yoğurt ile efsanevi bileşimini ve tarhana çorbasının sonsuz sınırsız vitaminini keşfettiğimde oldukça acım...
Mekansal stratejileri bilir misiniz? Sadece imar mevzuatının konusu değildir, mekansal strateji, ülkemizde gümbür gümbür yaşanan bir dönüşümün de konusudur ayrıca. En azından ben mevzuyu hukuken değil de görgü adap üzerinden okumak istiyorum bu kez. Ajitede sınır tanımadığımız noktadır "eski günler" hususu. Her geçen günümüzde; 'nerde o eski günler, nerde o eski bayramlar, ...
Yıllar yıllar önce; günlerden bir gece yarısı yine bir başıma oturuyordum evde... Sevgili eşim kimbilir hangi dağın başındaydı bilmiyordum ve epeydir bir telefon açabilmesini bekliyordum. Siz deyin 3 hafta ben diyeyim 3.5 hafta olmuştu sesini duymayalı ve ben "başına bir şey gelmiş olsa çoktan arar bulurlardı beni" gibi gevşeklik ile gerilim arası bir ruh hali içindeydim bu esnada....
Bunca ayrı geçen yıldan sonra, yıllarca tek başına dolaştıktan sonra, sokakta iki başına nasıl yürünür onu bile beceremezsiniz aslında. Sizinki evlilik değil telefon diplomasisidir ve telefonda kol kola ya da el ele yürümek zorunda değilsinizdir çünkü. Önce o avucunuzun içi yanar, öyle sigara yanığı falan degil, okkalı bir ateş topu gibidir o sıcaklık. Tutar sıkıca, öyle sıkar öyl...
Oysa ne güzel şarkılar öğretmişlerdi bize çevreye, doğaya, yeşile ve ağaca dair... Ilgaz Anadolu'nun ne yüce bir dağıydı mesela... Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeliydi yurdumuzda oysa... Kestane, gürgen, palamutun altı hep yaprak, üstü alabildiğine buluttu bir zamanlar...Şimdi... Şimdi artık değil... 80 sonrası geçirdiğimiz hızlı kapitalist dönüşüm, tek parti iktida...
Bir kıyıdan baktım dünyaya Ellerimde tuz, avucumda sedef Bir mavilik bir açıklık Özgürlük hasretiYüreğime vuruyorNerede insanlar?0 üzüntü birden gelirYağmurlu havalardaYeniden kurarım dunyayı benKederlerleKimseler aşık değil mi bu şehirde Hava martılar ışıklı şehirSarhoş ediyor beni yosun kokusuHilesız kucaklamak istiyorumDünyayı şehri ve seniDünyayı güzellik kurtaracakBir insanı sevmek...