Bir kristal uykusuzluğu gecenin deminden çıkartan gözleriyle öylece tutunuyordu dikdörtgen masasının kenarına. Abanoz karanlığın tam ortasında perdeyi kısmi aralayarak şehrin nar tanesi ışıklarına bakışlarıyla klark çekiyordu. Hafiften üşüyordu zamanın kucağına yatırdığı gövdesinin en nadide sayılan noktaları. Örneğin ayakları, kolları ve burnu. Yine de masasının çentik atılmış, kestane...
Aforizmaların bileşkesinde bütüncül iniltiyle okuduğu mektubu, ıslanmış kirpiklerini elinin tersiyle silip tekrar albümünün arasına koydu. Kasımın on beşine doğru inançlı soğuk adımlarını korkusuzca atan mevsim, iyiden iyiye hissettiriyordu olumsuzluğunun yarattığı itilesi etkiyi. Belki hıçkırıkların ipliğini kelep kelep ören hicranıyla dörde katladığı mektubunun faslında bırakmıştı Fat...
Yakınlarından biri vefat eden Leyla, kırkıncı gün hayır yapmaya karar verir. Kuzular kesilir, yemekler yapılır. Eş dost, akraba, tanıdık, herkes gibi yoldan geçenler dahi davet edilir. Ancak Leyla'yı görebilmek için uzaktan izleyen Mecnun'u davet etmezler. Mecnun davete aldırmadan yemek almak için elinde tabak, yemek kuyruğuna girer. Yemeği de elinde büyük tahta kepçeyle kaza...
Geçtiğin sokaklardan geçiyorum yeniden,
Yürüdüğün yolları gözlüyorum,
Yoksun.
Nereyi kollayacağımı bilmiyorum.
Bakıyorum gökyüzüne,
Nüfuz oluyor bu düşler.Sistemler ve kabulleri düşündüğümde hiçbir hikayeyi fakirler olmadan yazamayacağımızı görüyorum.
Onlar her yerde kıymetlidir. Hayali tahtlarda taşınırken hep baş üstündedirler. Ama birisinin o hayale oturabildiği de görülmüş değildir.
-Mukadderat işte...-
Kuranın infak ve mülkiyetle ilgili ayetlerini Arapça dinlerken ağlayanların, sahip olduğu şeylerin listesini düşünürken yaşadıkları keyif ne şirin bir çelişkidir.
Tüm kitabi kurallar sahip olmama ve paylaşma adına öğütler verirken, sanki yeniden yazılsalar ve bu pasajlar çıkarılsa, bunu görmezden gelmek konusunda konsensüs çoktan hazır içimizde.
Ama hayır değil mi? Biz aslında ne kadar iyiyiz?
Eskimiş elbiselerimizin verilebileceği geri dönüşüm mekanizmasının varlığına laf ederek ne büyük günaha giriyorum.
-Tanrı affetsin!-
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan | tahtaPod.com - tüm hakları saklıdır.
Bakmadan, görmek; duymadan, işitmek ve dokunmadan, hissetmek. Hepsine sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz halbuki bakmakla, görmek çok farklı şeyler ve duymak ile işitmek. Biri usul, biri esasa tabi bunların. O yüzden görmek için göze, duymak için kulağa ihtiyacınız yok. Düşünün bakalım, kaç kere birini görmüşsünüzdür. Belki yüz binlercesine bakıyorsunuz, ama kaçını gör...
Ben onun ilk kitabını okuduğumda işte benim okumam gereken kitap bu demiştim. Aldığım gün akşam okumaya başladım ve aynı gece Bozkurtlar Diriliyor kitabını bitirdiğimde saat sabaha karşı beşe geliyordu. Kitabı bitirdiğimde bir hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü kitabın arka kapağında yazarın diğer eserlerinin isimleri vardı ve ben ikinci kitabından başlamışım. Ertesi gün Bozkurtların Ö...
Telif Hakkı
© Ömer Faruk Erdoğan | tahtaPod.com - tüm hakları saklıdır.
Malûm bugün 14 Şubat Sevgililer Günü… Öncelikle gerçekten samimi duygularla bu günü yaşayan herkesin Sevgililer Gününü kutluyorum. Ancak hazır aylardan Şubat, günlerden 14'ü olmuşken bahaneyle bilmemiz gereken birkaç gerçeğin varlığından da söz etmek istiyorum. Dilerseniz öncelikle 14 Şubat'ın mazisini bir inceleyim. Öyle ya 14 Şubat sadece kış ayının en soğuk günlerinden biri olan Alla...
Siyasetin kesmekeşine inat bu yazı. Hayata hangi gözle bakıyoruz hiç düşündünüz mü? Hayat sizin için neyi ifade ediyor? Bir kavganız var mı? Uğrunda ölüm bile güzel diyeceğiniz bir sevdanız veya! Uğrunda her yola çıkabileceğiniz dostlarınız var mı çevrenizde hiç baktınız mı? Önceliğiniz neler mesela? Neler sizin için vazgeçilmez? Hangi değerler ile yarına bir umut taşıyacaksınız? Y...