Sen çocukluğumdan bir şarkısınÇalıyorsun durmaksızın kulaklarımdaŞiirlerim sırt çantamdaTüm derdim omuzlarımdaSol yanımda bir kurşun lekesiCüzdanımda bir saç teliYükümü hafifleten yegane şeySenin ürkek bakan gözlerin Sen gençliğimden bir şiirsinSanki geçmişimden soyutcaSen gülersin ben severim Gül güzelim ,Gülmeyi unutmaÖnüm arkam sobeSağım solum senDört bir yanım kağıt kesiğiDünüm bugün...
Ardahan da Yine Sular Coşmuş Baharın gelişiyle Ardahan da eriyen kar sularının karıştığı derelerin çayların coşup, besledikleri Kura nehrinide coşturarak Ardahan ovasının sular altında kalışını anlatan bu güzel fotoğraflar, bizim yüreklerimizdeki özlemi de çoşturdu Anılarımızı canlandırdı. Şimdilerde kurudu mu bilmiyorum. Evimizin aşağısında akan bir çay vardı, nerden geldiğin...
Ben küçükken çok ağlarmışım. Gece uykuda bir başlar, avazım çıktığınca bağırırmışım. Ille de kucakta taşınınca, taşıdıkça taş oluyor bu dermiş babam. Oysa çokça zaman o kucak için uyur taklidi yapmışım. O vakitler hazır giyim bu kadar revaçta değil. Üsküdar'ın 2 mağazasının vitrininde ne varsa bizim kör makina onu diker.O yüzden o yaşlarda moda ikonu gibi gezmelerimiz hep.Ben annem kadar...
Yemyeşil yaprakların bir bir kurumaya yüz tuttuğu bir sonbahar akşamında yazmaya başladım seni. İlk başlarda birkaç satırla anlatabiliyordum. Sonrasında dörtlüklere sığdırmaya çalıştım seni. Yetmedi tabii. Sayfalar doldu taştı seni yazarken. Bu kaçıncı mektup oldu sayamadım. Kaç kutu mürekkep bitirdim bilmiyorum. Sana verdiğim o defterler var ya, çocukluğum saklıydı onlarda. Çöpe a...
haydi beklerim çiçeğe vursun kayısı
çoğalıyor güneşin mahalle baskısı
sönen ocakların eksilen dumanı yükseliyor
akşamcı lambaların perdeye düşen aksi
sürekli ıslık çalması
sigarası ciğerinde sönen aşkın
topal sancıların yetim bıraktığı
oyuncağını kırdılar çocuk olma yaşımın
Bundan yıllar yıllar evveldi... O zamanlar " çocuktum ufacıktım, top oynadım acıktım, buldum yerde bir erik, kaptı bir alageyik" dizelerini söyler dolanırdım ortalarda...
Ben çocuk şarkıları söylerken rahmetli babam " ben evimde otururken o sürgünde oy oy.." diye mırıldanırdı...
Birkaç defa anlatmıştı aslında da çocuk aklı işte idrak edemezmişim...
Bir gün işten eve koşa koşa geldi... " Sürgünden dönüyor Ozan" dedi...
"Ozan kim baba" dediğimde yarı sinirli, yarı şefkat edalı "Ozan Arif oğlum" dedi...
Sinirli tarafı üzerimde biraz fazla etki bırakmış olacak ki, çok da üstelemedim. Çünkü babamın siniri pistir... Ulan Eşşoğlu diye başlardı yoksa...
Bir kadın ne kadar parçalanabilir? Kaç bin parçaya ayrılabilir ömrü hayatında onu anlatacağım sana kibir, gurur ya da saçmalık saymaz isen...Savrulduğu yerlerden her seferinde küllerinden yeniden nasıl doğmayı başarır bazı bölümlerini anlatayım öykümün... Cılız, saf bir ergen kız iken evleri başlarına yıkılan insanlara parçalandım. Cumhuriyetin kutlu bekçisi olan okulumun kutlu öğretme...
Küçükken bir çift kırmızı ayakkabım vardı. Daha yeniydi diye evin içinde giyip, atlayıp, zıplardım. Hevesimi alamadan parçalandı. Hiç unutamadım. Bir gün ilkokulda öğretmenimiz sağlıklı beslenmek üzerine konuşuyordu. Cips, kola vb. ürünlerden bahsedip, tüketmememizi öğütlüyordu. Beni tahtaya kaldırdı. Senin yanakların kırmızı nasıl besleniyorsun anlat bakalım demişti. Do...
Telif Hakkı
© Nurten Loklar Ataberk @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.