TÜRKÇÜLÜĞÜN TEMEL İKİ MESELESİ
Bugün Türkçülük, Türkçülüğü temsil iddiasıyla ortaya çıkan bir çok Türkçü teşkilat tarafından "Türkçülük yükseliyor" olarak görülmekte ve konuşulmaktadır. Fakat, bu teşkilatların büyük bir çoğunluğunun da kabul ettiği gibi yükselen "Türkçülük fikri" yerine, maalesef daha çok "Türkçülük modası"dır.
Bu ise, Türkçülük için ciddi bir tehlike arz etmektedir. Evvela Türkçülük kat'iyen bir moda değildir. Ve dahası hiçbir fikir kendisini layıkıyla bilmeyenlerce yüceltilemez ya da başka bir cümle ile, kendisini bilmeyenler tarafından savunulan her fikir tahrip tehdidi ile karşı karşıyadır.
Bu tahrip tehdidi, Türkçülüğü tehdit eden başka tehditlerin de temelini oluşturmaktadır. Bu tehditlerden birisi de hiç şüphesiz, "Türk'süz, Türkçülük" fitnesi gibi "Türklüğün birliği"nden yana söylemde bulunup Türkler'i öteleyen ve 350 milyonu aşan Türk nüfusunu, ayrıştırmaya yönelen tehdittir.
Türkçülüğü temsil iddiasıyla ortaya çıkan kişiler; Türkler'i kucaklamıyor da elalemin ekmeğine yağ ile bal çalıyorlarsa, o halde bu kişiler Türkçülük adı altından Türk'ün hezimetine hizmet ediyorlar demektir! Halbuki samimi, kibirsiz, gevşek olmayan gerçek Türkçülük; Türkler'le, Türkler'i sevmekle, Türkler'i kucaklamakla olur.
Evet, Türkçülük, Türkler'le olur. Türkçülük, ancak millî ahlâkta birleşilerek yükseltilir.
"Türklüğün birliği" dileğiyle yola çıkan samimi ve bilinçli hiçbir Türkçü, millî ahlâk ile donanmış hiçbir Türk'ü öteleme ihanetinde bulunmaz. Türkler'i bir, bütün ve güçlü kılmanın yolu millî ahlâk ile donanmış her Türk'ü siyasî, içtimaî, mezhebî (vs.) ayrımı yapmaksızın bağra basmaktan geçer.
Aklın yolu bir, usûl ve kaide gün kadar aşikârken; "falan Türk'ü beğenmemek, filan Türk'e burun kıvırmak, şuradaki Türk'ü ötelemek, buradaki Türk'ü horlamak" gibi bir ruh ve fikir hastalığına tutulan kimselerin de varlığı şüphe götürmez bir gerçektir. Bunların sayısı azımsanamayacak derecede olup, ne yazık ki temsil seviyesine kadar içlerinde yükselenleri de mevcuttur. Bunlar Türkçülüğün ne olup, ne olmadığını bilmedikleri ve Türkçülüğün gayesini idrak edemedikleri içindir ki; bu fikir hastalığının en tepedeki uygulayıcısı da bunlar olmuşlardır.
Hülâsa; kanaatimiz odur ki, Türkçülüğe zarar veren iki temel mesele vardır:
1- Yazının girizgâhında da ifade etmeye çalıştığım gibi, kendisini bilmeyenlerce savunulması Türkçülüğe zarar veren belki de en önemli temel meseledir,
2- 1. meseleyi kendisine temel edinerek, "Türksüz, Türkçülük" ruh ve fikir hastalığına tutulmuş kimselerin kendilerinden başka hiç kimseyi beğenmeyen, Türkler'i öteleyen, Türkler'i horlayan ve bunu da "Türk'ün birliği" dileği ile yola çıktığını ifade edecek kadar alçakça, pişkince yapan kimselerdir.
"Türkçüyüz" deyip, Türkler'i ötelemek hangi kitabın kaçıncı sayfasında yazmaktadır? "Türk'üm" deyip Türk'e burun kıvıranlar, ancak Türkçülüğü bir moda olarak görenler ve onu kendi şahsî emelleri için bir araç olarak bilen tımarhanelik tiplerdir.
Türk'ün birliğinden yana olan her Türk ferdi, Türk'ün atisi için; ahlâklı ve vefalı her Türk'e kucaklayıcı göz ile bakmak zorundadır.
Türk, Türk'ün atisidir. Madem ki "Türk'ün Türk'ten başka dostu" ve kardeşi yoktur. O halde Türk'ün de Türk'ü bağrına basmaktan başka çaresi yoktur!
Tanrı, Türk'ü korusun.
Serhat KAHRAMAN / 01.03.2018
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.