kendi derinliğine yürürkeneskiyen dudağındakesilmiş hesaplar dururdizlerin bağı çözülür ansızınkime varırsa varsıngöz bebeğinuzaktaki umut artıkküçük bir karartı adım sürgün olur bütün türkülerkadının duası böler geceyibitmeyen rüyası adamınkenar süsü yıldızlarve uçurumlarsancısı sonradan duyulurkopan gönül bağınınhayli zamanunutmuştur gelmeyi zatenserin uykular nasıl oldu anlamadımgit...
uzun bir resimdir içim
kara sularına gizlice sinmiş
boyanırım yetmez rengim
sözümü kalbinde tutmaya
çağırma
göğüm kurşunî
yerim hâr
bir redif olurum susarsam kafiyesine küsmüş
beni alın yazımdan vurdular
kara sularına gizlice sinmiş
boyanırım yetmez rengim
sözümü kalbinde tutmaya
çağırma
göğüm kurşunî
yerim hâr
bir redif olurum susarsam kafiyesine küsmüş
beni alın yazımdan vurdular
önce yorgun düşler göçer dünyadan
pencereden kar getiren yol türküleri
çalılar
dikenler içinde kaybolan
çiçekli günlerin sıcak ahengi
şehrin üzerinde
gece
hakim rüzgarlar eser soğuk
her kaldırım kendi köpeğini koklar
hepimizin içinde durur
bir ebe
çocukların oyuncağı olan
körebe
sana masallar okuyacak çocuklar öldüler
ateşten gömleğin giymiş
kaçıncı düğün bu gördüğüm
kaç esir kuş ağaçları ardında sürüdü
nefes almak için kaçarken
bilmiyorum
kuş sürüsü ufkun çizgisini kanatan
kafiyeli bir şiir olup göçüyor kağıttan
göğe
okuyun yasaklanmadan
suyun hecesini içmeye yeltenen kız böcekleri
düşün ki dünyanın bütün denizleri
bir damlanın içinde
düşlerine bakıp çıkacakken
koybolursun derinde