aktı gözlerimden bir ömür
nemli duvarlar emdi gönül yasımı...
sabileştim bir çocuk kadar,
gardiyandan duydum öksüzlüğümü...
Bükülmüştü beli yükü ağırdı
Yürüdü, tekledi vay benim Kirvem
Yardıma yanına beni çağırdı
Çömeldi, bekledi vay benim Kirvem
Ah diyorum şimdi çıkıp ta gelsen
Kurduğun meclise darıldım Atam
Muhakkak gelirdin halimi bilsen
Bak otuz beşimde yoruldum Atam
inancımın gül damlası kırmızı
kapatma gözlerini ışığa ay beyaz
öldüğümüz yalan
bölüştüğümüz
dilim dilim gece uykudan
yıldızlar ne acı
annemin ağlayışı uzaktan
Var olsan tekrardan dağı aş desem
Gözümde dinmiyor gayrı yaş desem
Gençlerin vuruldu yetiş koş desem
Bilirim düşünmez koşardın Atam
Anlatayım dur dinle sende konuş yanlışsam
Gözümden kan akıtsam silme Mehmedim değmez
Çünkü bende suçluyum bu düzene kanmışsam
Sakın şerrimde hayır bulma Mehmedim değmez
sözün bilmem kaç metre altındayım Güzelcem
su verecektim karanfile su
şimdi burada ölmüş çiçekler kokusu
Anam, elleri toprak kokan,
Dokunduğu yer cennet olan anam.
Bana da sen dokundun ya en son
Bu yüzden cennetir şimdi yerim
Şehitliktir mevkim.
Biliyorum, yokum yanında
Dayanamıyorsun toprak altında olmama.
Ama ben senin yanındayım ana
Görüyorum ağladığını
Yapma gül kokulum, Ağlama.
Gün çekilir, başlar bir alem hayalden,
Geçer bir mevsim geceden,
Yanık memleket türküleri dökülür,
Bir ağıt faslı başlar Yusufiyeden...
Hasretin çağrısında masum gönüller,
O gül yüzlü çeriler, Yusuf Yüzlüler...