Otuz yıl öncesiydi ben doğmamıştım daha
Doğmadan adımladım ıssız kaldırımları
Kimi zaman oldu ki başkaldırmıştım şaha
Bir amaçta topladım tümledim yarımları
Yesevi sırlarını sevmezdi cahil zaman
Ateşe kül dökülür yetim kalırdı duman
reyhan suyunda yıkandık
kara yazı sen ve ben
boydan boya memleket
dinledim konuşmalarını sustukça
inkâr...
zincirli gece
onulmaz dilimde bir türkü patlar
buğday rengi saçlarında toprak kokusu
gözlerinde
düşen yiğitlerin efkarı
duruşu mağrur
bakışlarındaki ağıdı göstermez zalime
başsız kalan Türklükğe baş olmaya geldi
yedi düvel gülerken halkımın haline
başak kokuyordu bakışların
bu yüzden kavgam toprağa benzer
tarla başında
unuttuğumdan beri çocukluğumu
kalemim daha keskin
hayli zaman geçti
halamın entaresine mantar doldurmayalı
toprak yola isyan edeli
yakar ayaklarımı asfalt
bir apartman yıkılsa başıma da
dönsem geri
tutsam getirsem güne evveli
Kapat gözlerini uyu küçüğüm
Aşk düşsün düşüne yönü görürsün
Derdimi sormadan büyü küçüğüm
Öykümde yarını dünü görürsün
ak saçlıların elinde dombıra
bir telinde sen varsın diğerinde ben
türküsünde bin asırlık öykü
ne güzeldi
Kırım bozkırında tozlanıp
Hazar gölünde yıkanmak
nasılda tutuşmuştu damlalar teninde
Sibirya buzuluna
taşımıştın güneşi bedeninle
suya doymuştu Taklamakan çölü
sadece biz yanmıştık Aybüke
takipsiz şimdi Alageyik
toroslara dargın
dolu dizgin koşuyor
Tanrı dağlarına
bilir ki bin kere can verdi Halil
düzenin namlusunda
yakarışı ünler eski çağları
Hangi sokakta akşamAvare bir ıslıkta yorulduğunGölgesinde dönüp duranZamanın ezgisinde silinmişBir iç çekiştir yokluğun. Nasıl da çabuklaşırdı gülmek Kelebeklerin sustuğu masallardasabah-mışİğne deliğinde üşümekYakılmadı hiçbir ağıtta uzun kışİnci mercan türkü tüter ellerin. Zordur elbetteOyunların mezarını kazmakYetişkin şehirlerinde büyüden uzakBüyümek deDurulmuş sokak ortasıdır bakışl...