Bugün 11 Kasım 2016... Bu da bir 10 Kasım yazısı değil, 11 Kasım yazısı... 10 Kasımların klasikleşen sözleridir "Atam izindeyiz", "Hasretle anıyoruz", "Olmasaydın olmazdık" gibi sözler... Bazen de özlem şarkılarla dile getirilir "Bir daha gel Samsun'dan" denilerek. Ancak olmazsa olmazımız "Anmak değil anlamak lazım" şeklindeki "Hmm çok doğru" dedirten sözdür. Hatta bu söz söylenince veya...
BİZ SENİ BİZİM MAHALLEDENSİN DİYE SEVDİK... Yine takvimler 10 Kasım'ı gösteriyor ve yine akrep dokuzda yelkovan beş de duruyor… ATAM! Sen de söylemiştin, Biz de biliyoruz! Fâni bir insandın… O yüzden kutsamadık seni, Hep ne anlatamaya çalıştın ona baktık… Ne siyaset ne çıkar ne de fitne için kullanmadık seni... Kabrinin başında diz vurarak veyahu...
Dövüş sanatlarının çıkışı ve aidiyeti konusunda yanlış bir tez vardır. Bu yanlış tezlerin başında dünya' da var olan ve bilinen tüm savaş sanatlarının dayandığı yer Çin'dir. Japonlar bugün en bilimsel ve iyi yapanlar olmalarına karşın onlarda bunun Çinlilerden etkilenerek geliştirdiği iddia edilir . Yani bize ve herkese bu böyle anlatılır. Bütün bun yanlış kanaat ve teezlerin gerçeği ve aslı ise bütün bunlardan tamamen farklıdır.
Çin tarihinde Kung-fu savaşçılarının efsaneleri, mistik ve doğaüstü güçleri olduğu öne sürülür. Çinlilerin bu spor dallarında kazandıkları zaferler dile getirilir. Bugün vizyonda ki birçok sinema filmine de bu konu taşınmıştır, ve müthiş görsel şölen halinde seyirciye sunulurlar. Bu Çinli Kung-fu savaşçıları önüne hangi millet'ten kim çıkarsa çıksın,tümü dümdüz edilivermiş, Çinli güdük kahramanlar herkesi yenmiştir. Fakat bu tarihsel belgelerin hiç birinde Türkler ile karşılaşan Kung-fu savaşçılarının kazandığı bir zaferden bahsedilmez.
Geçenlerde bu mecra üzerinde Reyyaney Jabbari isimli İranlı bayan hakkında yazılmış iç burkan bir hikaye okudum. İnsanoğlunu doğuran yetiştiren kutsal bir varlık olan kadının yeri beni birinci dereceden ilgilendiren Türkiye toplumunda gittikçe silikleşiyor. Dahada kötüsü toplumumuz kadına karşı yapılan şiddet, istismar, taciz gibi eylemler karşısında oldukça duyarsızlaştı. Aslı itibari ile çok ciddi bir konu olan ama yeteri kadar üzerinde durulmayan kadının toplumdaki yerine dair geneli bilgi içeren çok az yorumla desteklenecek bir yazı oluşturmayı düşünüyorum. Yazımda insanlık tarihinin her döneminden çok uç örneklere değineceğim. Amacım Türk milletinin geçmişte, bugün ve gelecekte kadına nasıl bakacağı üzerine bir tahmin yürütmek ve bu hususta gördüğüm yanlış yaklaşımları düzeltebilmek adına önerilerimi sunmaktır.
Türk tarihinde yerleşik hayata geçen ilk Türk boyu Uygurlar'dır. İlk defa göçebe hayat tarzından yerleşik hayata geçerek tarım ve ticaretle uğraşan, Türk tarihinde ilk defa şehir ve kasabalar kurarak, ilk Türk mimari eserlerini meydana getirdiler. Türklerde ilk şehir kültürünü başlattılar.
Şahsî çıkar yerine ahlâkı, güven ve saygıyı tercih etmek, uzun vadede toplumları kalkındırıyor. Ancak bu bağlantıyı tek insanın öngörebilmesi mümkün değil.
Uzun vadede cemiyet kazanacak diye kısa vadede kişisel çıkarı ertelemek kendiliğinden gelişecek bir davranış mı?
Bir zamanların popüler kitabı "Duygusal Zekâ"da Daniel Goleman, kişisel hazzın ertelenmesini anlatır. Dört yaşında çocuklar birer birer deney odasına alınmakta, her birinin önüne bir şekerleme (marshmallow) bırakılmakta ve psikolog, "Ben dönene kadar bunu yemezsen sana daha bir avuç veriririm" deyip odayı terketmekte. Bazı çocuklar psikolog çıkar çıkmaz şekerlemeyi mideye indiriyor. Bir kısmı ise büyük eziyet çekse de ilerde gelecek bir avuç şeker için sabrediyor. Sabra yardımcı olacak davranışları gözlenmiş: Şekere değil de tavana, duvarlara bakmak. Kalkıp stres atmak için tepinmek. Deneye katılan çocuklar 14 yıl sonra bulunup incelenmiş. Hazzı erteleyenlerin tahsilde hayatında, hemen yiyenlere kıyasla fark attığı görülmüş.
..Kızıl Çinin işgali altındaki Doğu Türkistanın (Uygur Özerk Bölgesi')'nin kronolojik tarihi ilk Türk adını kullanan Göktürk Devleti'nin bu toprakları kontrol etmesinden, günümüze kadar süren zaman dilimini kronolojik sırayla listelenmeye çalıştık.
552-745: Göktürk Hakanlığı batıda Aral Denizi'nden doğuda Baykal Gölü'ne tüm Türkistana hâkim oldu.
732-734: Orhun Irmağı yakınlarında bugün Orhun Yazıtları ya da Göktürk Kitabeleri olarak bilinen Kül Tigin ve Bilge Kağan adına taş yazıtlar dikildi.
744-840: Göktürklerin dağılmasıyla birlikte Uygurlar Kutluk Bilge Kül Kağan önderliğinde Uygur Hakanlığı'nı kurdular. Karabalsagun merkezli Uygur Hakanlığı Altaylar'dan Gobi Çölü'ne kadar hâkim oldu.
Savaş sahnelerinin muazzam bütçe istemesi gerekçesiyle ekseriya harem gibi kapalı mekânların tercih edildiği Osmanlı döneminde geçen diziler arasında neden akıncılar tarzı daha küçük birliklerin sınır savaşlarını, sızmalarını, "dil almalarını" vs. işleyen bir dizi çekilmiyor bilemem. Ancak yazıda alternatif tarihi kurgu konularına girmeyeceğim, entrika ve kanlı mavralar açısından dizile...
Artık Pkk her yerde. Okullarda, mecliste, bürokraside hayatının geneline yayılmış örgütlü olarak varlığını sürdürüyor. Otuz yılı aşkın süredir yaptığı eylemler göz önüne alındığında bugün örgüt kendini aşmış ve en müreffeh zamanını yaşıyor. Her ülkede her devirde isyanlar olmuştur. Merkezi yönetimler isyanları genelde güç ile bastırıp ardından yeni isyanlar gelmemesi için isyancı düşünüş...