Hilâl-i Ahmer'den Bugüne Milli Yardım Organizasyonları ve Ülkü Ocakları Türkmenevi

​Türk Kızılayı'nın atası olan Hilâl-i Ahmer 1863'de biraz da Kırım Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan toplumsal yaraları sarmak için kurulmuştu...

​Sonra 93 Harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı yıllarında da faaliyetler gösterdi. Genelde mensupları ve gönüllüleri devrin milliyetçi kadroları olup; can siperane bir mücadele veriyorlar ve nerede bir mazlum, bir masum, bir mağdur varsa, ülkeden ülkeye, ilden ile dolaşıp yaraları sarmaya çalışıyorlardı. Gerektiğinde toplumsal muhafızlık rolünü üstlenip cepheye gitmekten ve silah kullanmaktan geri kalmadılar...

Cumhuriyetle birlikte Osmanlı'nın çökmüş teşkilatları lağv edilirken Hilâl-i Ahmer gibi yararlı bir teşkilatta ismi Türkçeleştirilerek Kızılay olarak faaliyetlerine devam etti. Kızılay aynı zamanda İslam Coğrafyasının Kızılhaç'la yarışabilecek kapasitedeki tek yardım organizasyonuydu, yurt içinde ve dışında nerede ihtiyaç varsa oradaydı Türk Kızılayı...

Devamını Oku

BUGÜN GÜNLERDEN MUSTAFA PEHLİVANOGLU...

Belki de günlerden her gün Mustafa... Haksız, adaletsiz bir kararla gül bahçesine giden Mustafa olsun her gün... Onlar şehit oldu, sizler gebereceksiniz soysuzlar...  Bugün günlerden Mustafa Pehlivanoğlu... Unutmaya meyleden gönlü taşımaya ne gerek var? Bırakın yalan yanlış aksın zaman, Bırakın dönsün kendi kendine devran, Yaşasın Türk Milliyetçiliği, var olsun Ülkücü...

Devamını Oku

İSTANBUL ÜZERİNDEN TÜRK'E İŞARET

6 Ekim 1923 İstanbul'un İkinci Fethi... 29 Mayıs 1453'de Bizans'tan (Haçlı'dan) İstanbul'u Müslüman Türk'e bahşetti Rabbim...  1453'de İstanbul, güzel İstanbul kafirin elinden alınıp Müslüman Türk'e teslim edildi...  İstanbul'un ilk fethi 29 Mayıs 1453'de Sultan II. Mehmed'e nasip oldu... Bu yüzdendir ki; Sultan II. Mehmed, Fatih Sultan Mehmed diye anıldı...  Tam 465 sene ...

Devamını Oku

Cumhuriyetin Getirdikleri ve Götürdükleri Üzerine

Fernand Braudel, "Tek bir tarih ve tek bir tarih metodu yoktur. Tarih kendi içinde görece esnek ve çok seslidir." Cümlesi ile olması gereken öğretici ve ders alınan tarih anlatısının ana hatlarını çizmiştir. Özellikle bizim ülkemizde tarih, geleceğe not düşmek amacından uzakta gündelik çıkarları şekillendirmek amacıyla kullanılan bir enstrümandır.

Tarih de mutlak doğru aramak yersizdir. Yaşanmış her olay dönemin şartlarına kısa, orta ve uzun vadeli siyasi hedeflere göre ele alınmalıdır. Mustafa Kemal'in Zübeyde Hanım'ın yaşadığı gayri meşru bir ilişkiden olduğunu söylemek yahut resmi tarih öğretisi doğrultusunda II. Abdülhamid Han'ı yahut bütünüyle İttihat ve Terakki'yi kötü/yok saymak her anlamda sakat temeller üzerine bina edilen konulardır.

Maalesef ülkemizde ideolojik kalıplara sıkışmış insanlar tarih bölücülüğü yapmaktadırlar. Kimi Türk tarihini Osmanlı temelli alıyor, kimi Karahanlılar devletinden itibaren alıyor vs. Türk tarihini bütünlüyle benimseyen Göktürklerden Türkiye Cumhuriyetine kadar kurulmuş tüm devletleri doğru ve yanlışlarıyla kabul eden bilinçli, ahlaklı ve yüksek eğitimli bir halk tabakamız henüz oluşmadı ve oluşacak gibi de durmuyor.

Hal böyle olunca yüz yıllık bir geçmişe sahip Lozan anlaşması güncelliğini koruyor ve yeni yorumlarla tazelenip temcit pilavı gibi sürekli önümüze sürülüyor. Tarih bilgisi olmayan, ahlak ve bilinç eksikliği bulunan elitist avam gündelik siyasi gündemler oluşturma çabası ile Lozan gibi konuları kullanarak topluma mesaj vermek gibi yapay bir eyleme başvurarak üretken rolünü oynuyorlar.

Devamını Oku

NURİ PAŞA'NIN CENAZESİ

Dün gördüğüm bir habere istinaden bu yazımda dilim döndüğünce Nuri Paşa'dan ve Dağıstan'da yaşadığım birkaç anıdan bahsetmeye çalışacağım. Haberin başlığı "Nuri Paşa'nın cenaze namazı 67 yıl sonra kılındı"

Haberi okuduğumda büyük bir şok etkisi yaşamıştım ve aklıma ilk gelenler önce çoğu kişinin Hababam Sınıfı'ndan hatırladığı o meşhur "Laleler" türküsü oldu. Tabi o dönemde ve sonrasında daha nice şiirler ve türküler karşılıklı bir şekilde yazılıp söylenmiştir. Daha sonra Dağıstan'da yaşamış olduğum birkaç anıyı hatırladım. Haberden başımı kaldırıp kendime geldiğimde etrafıma baktım ve sadece boş bakan yüzler ve birkaç gereksiz söz duydum. Peki; nedir bu "Laleler" türküsü kime ve niçin yazılmıştır?

Devamını Oku

LOZAN NEDİR? NE DEĞİLDİR?

​Lozan Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık (İngiltere) , Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış ant...

Devamını Oku

TOKATÇILAR DİYE BİR BİRLİK YOK

​Ülkemizde insanlara tarihçi olduğunuzu söylediğiniz zaman sorulabilecek ve sorulan üç soru vardır. İlk ikisini soruyorlarsa sıkıntı yok ama üçüncü sorunun şerrinden kaçının! Birincisi illa herkese sorulan, "Sen şimdi bitirince ne olacaksın sorusu?" Bu soruyu ben doktorasını yapmakta olan araştırma görevlisine bile sorduklarını gördüm. Başa gelen çekilir kavlinden bir sorudur.  İkinci s...

Devamını Oku

ÜÇÜNCÜ SEÇENEK: TÜRKLEŞMEK

1453'ten beridir bu milletin kafasında veya kafasına sokulan 3 soru - 3 seçenek var... 1- araplaşalım mı? (Bu şık Selçuklular döneminde farslaşmak, GökTürkler'in son döneminde çinlileşmek olarak değerlendirilebilir)2- batılılaşalım mı?3- Türkleşelim mi? Bu üç sorudan - üç seçenekten araplaşmayı seçenler 1500-1750'li yıllarda Osmanlıya büyük zarar verdiler. Yıkımı da böyle başlattılar. Ba...

Devamını Oku

İ’DÂM EDİLEN İKİ TÜRK ASKERİ ÜZERİNDEN 20. YÜZYILIN BAŞINDA OSMANLI DEVLETİ

Bilindiği üzere 20. yüzyılı ilk yılları, Osmanlı Devleti'nin yıkılacağını gösteren sayısız olayla doludur. Bunlardan biri de günümüzde Makedonya'da yer alan Manastır şehrinde Rus konsolosunun öldürülmesinden dolayı Hâlim ve Abbas adlı iki jandarma erinin i'dâm edilmesi olayıdır. 1903 yılı, Osmanlı Devleti'nin yıkılacağını öngören Arnavûd ve Bulgar terör hareketlerinin, büyük ölçüde arttı...

Devamını Oku

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin