Cumhurbaşkanı Ülkü Ocağını ziyaret etmişCumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar ülkücülere değer atfediyor muş da haberimiz yokmuş(!) Ülkü ocaklarını ziyaret etti. Bu ne ki; daha neler neler...? Mesela, İki tane Cumhurbaşkanı yardımcısı ülkücü,Beş tane bakan ülkücü, TOKİ Yönetim kurulu üyesinin bir tanesi ülkücü,On tane üniversite rektörü ülkücü,Yirmi tane dekan ülkücü,Türk hava yolları yön...
Biraz uzun yazacağım baştan uyarayım. Sonra çekip gideceğim ama. Bir faydası olduğunu düşündüğüm için yazmıyorum. Sadece herkesin yaptığı gibi artık hapis tutamadığım, durduramadığım, içimde ne varsa kusasım geldi.
Bu cemiyet, toplumumuz hasta. Teşhisi yaptık. Neden hasta ve hastalığı nedir açıklayayım.
"Biz biliriz, Biz de biliriz" hastalığına tutulmuş durumda bütün toplum. İnsanların uzmanlık alanı olmayan konularda bilgi sahibi olmaması bir ayıp veya kabahat değil. Hakkında çalışmadığı, yeterlik kazanmak için bir emek sarf etmediği, öğrenmek için acı çekmediği şeyleri bilmek zorunda değil insanlar.
Örneğin eğer bizzat o işle iştigal etmiyorsanız, bir cerrah gibi ameliyat yapmayı bilmemek cehalet değil, bir mimar gibi çizim yapmayı bilmemek de. Bu tip spesifik alanlarda eğitim görmediğiniz müddetçe hiçbir akl-ı selim insan çıkıp da sizi "nasıl bilemezsin" diye suçlayamaz. Doğrusu budur. Olması gereken de. Kanunları okuyabilir, kendinizce anlayabilirsiniz, ama bunların yorumlanması, uygulaması ancak belirli eğitimi almış, bu eğitimi diploma, sertifika, ruhsat gibi yeterlik belgeleriyle ispatlanmış ve bunların pratiğini yasal yollardan yapmış kişiler tarafından yapılırsa caridir.
HAİN MİSİN? Evet ne yapabilirim ben hainim. Biat etmediğim için. Sadakati davaya bağlılık olarak düşündüğüm için. Gönlümden geçeni saklamadığım için. Haksızlık karşısında susan dil olmadığım için. Türk olmayı şeref saydığım için. Makam mevki koltuk diye bir derdim bulunmadığı için. Slogan hastalığının virüsünü taşımanın sorumluluğunu almadığım için.&n...
sana masallar okuyacak çocuklar öldüler
ateşten gömleğin giymiş
kaçıncı düğün bu gördüğüm
kaç esir kuş ağaçları ardında sürüdü
nefes almak için kaçarken
bilmiyorum
Abbasi İhtilalini incelerken şöyle sonuçlar çıkarabiliriz;
Otoriter devletler güçlerinde noksanlık gösterince onun yerine en çok mücadele eden değil organize ve bağı güçlü olan topluluk öncesinin yerini alır. Tarih de"Doğa" diye adlandırdığımız iradeye boyun eğer. Tarihi incelediğimizde devlet kurmayı başarabilen topluluklar; amaçlarında en haklı olan topluluklar değil, kendi içinde birbirlerine karşı sadık olan, birlik olma konusunda sıkıntılarını yok etmiş ve içinden lider çıkaran topluluklardır.
Hz. Ali'nin, Hariciler tarafından şehit edilmesi ve oğullarından Hz.Hüseyin'in silah arkadaşları tarafından katledilmesinden sonra Şia diye adlandırdığımız Hz.Ali taraftarları Emevi devletine karşı faaliyet gösteriyorlardı. Ancak Halife Hişam zamanında Hz.Hüseyin'in torunu Zeyd Küfede bir isyana girişti ancak bunun sonucu öldürülüp küllerinin Fırat Irmağına sallanması oldu,ona uyanlara "Zeydi" dendi uymayanlara ise "İmamiye", bu Şia içinde ilk ayrılıktı. Üstelik Şia kendi bağrından bir lider de çıkaramamıştı.
Türk Milleti tarihin her çağında hem doğa ile hemde diğer milletlerle büyük mücadeleler vermek zorunda kalmıştır. Türk Milleti doğa ve diğer milletlerle olan savaşında her zaman galip gelmemiştir elbette. Doğa ile kuraklık nedeniyle olan savaşını kaybettiğinde büyük otlakları yok olmuş perişan bir vaziyette anayurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Göç Destanında bunun ipuçlarını bulabili...
"Azgın muhalif" demişsin arkamdan,
"Muhalif" tamam da, "azgın" sülalen!
Hıyara özenip tatma sirkemden,
Turşuluk hıyorto, "bezgin" sülalen!
Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış: "Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!" Böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamalarını sağlayabi...