Havasına, civasına akıl-sır ermeyen güzel yurdumuzda rüzgar bir anda tersine esmeye başlar... SOĞAN OPERASYONU 5 ++Amirim! --Konuş diyorum sana, bu milletin sofrasına soğan darbesi yapıp vatandaşın soğan yiyebilme özgürlüğünü engelleme planını kiminle yaptınız? Üst aklınız kim? Soğandan başka neyi stokladınız? << Çattık yahu! Ne darbesi, ne soğanı, ne stoğu kardeşim. Siz...
Kahramanlarımız, stokçu ve karaborsacılara karşı çıktıkları ve dünya tarihine bir ilk olarak geçen soğan operasyonunda sona yaklaşmış ve sıcak temas sağlamışlardır... SOĞAN OPERASYONU - 4 --Arkadaşlar! Kamera hazırsa, kayıt başlasın. Tarihi bir an yaşıyoruz burada... ++Kamera hazır fakat sunucu perçemini düzeltmeye çalışıyor amirim... --Kelin perçemi mi olur len? Elini çabuk tuts...
İki kahramanın çıktığı soğan operasyonuna kaldığımız yerden devam ediyoruz.SOĞAN OPERASYONU 3 ++Amirim olay mahalline geldik. Yaklaşık on dakika süren yolculuktan sonra hedef noktaya ulaşıp soğan deposunun önüne başarılı bir iniş gerçekleştirdik. --Bırak şimdi Mars ağzını, sessizce inip deponun etrafında mevzi alın… ++Ne alalım? --Mevzi lan mevzi? ++Amirim soğan almak için gelmedik mi...
Macera bütün hızıyla devam ediyor… --Tim hazır mı? ++Hazır… --Ya medya? ++Bütün havuz burada amirim. --Bak bakalım saçlarım güzel olmuş mu? Medyaya çıkacağız diye sabah erkenden dükkânı açtırdım berber Celal'e. Yeni imaj yaptım, operasyon sırasında seksen milyonun önünde canlı yayına çıkacağız ya… ++Her zaman ki gibi çok yakışıklısın amirim. Bedava Butik'ten aldığın yeni takım da cuk ...
Biraz sonra okuyacağınız olaylar tamamen kurgu olup hiç bir kurum ve kişiyle ilgisi yoktur. Tamamen uydurulmuş olup kaynak sorulmaması ısrarla rica olunur. Uydurma sırasında faydalanılan organı hiç sormayın; mümkün değil, söyleyemeyiz. Lütfen çekirdek ve çaylarınızı yanınıza alıp koltuğunuza yaslanın, hazırsanız operasyona başlıyoruz… *** Soğan Operasyonu-1 ++Selamünaleyküm amirim. Aldı...
Aforizmaların bileşkesinde bütüncül iniltiyle okuduğu mektubu, ıslanmış kirpiklerini elinin tersiyle silip tekrar albümünün arasına koydu. Kasımın on beşine doğru inançlı soğuk adımlarını korkusuzca atan mevsim, iyiden iyiye hissettiriyordu olumsuzluğunun yarattığı itilesi etkiyi. Belki hıçkırıkların ipliğini kelep kelep ören hicranıyla dörde katladığı mektubunun faslında bırakmıştı Fat...
Bir kristal uykusuzluğu gecenin deminden çıkartan gözleriyle öylece tutunuyordu dikdörtgen masasının kenarına. Abanoz karanlığın tam ortasında perdeyi kısmi aralayarak şehrin nar tanesi ışıklarına bakışlarıyla klark çekiyordu. Hafiften üşüyordu zamanın kucağına yatırdığı gövdesinin en nadide sayılan noktaları. Örneğin ayakları, kolları ve burnu. Yine de masasının çentik atılmış, kestane...
"Başka bir adla, başka bir zamanda olsaydım eğer, dağlarda durmadan koşan deli taylar olmak isterdim. Zamanın bu hoyrat akışında, insanın ciğerine işleyen ayaz olmak isterdim. Belki adımı da "ayaz" koyarlardı. Bozkır ayarlarımın altından su gibi aksaydı, kuru ayaz yelelerimi tarasaydı… Bir de sen olsaydın yanımda.
Yaklaşık on yıldır yüz yüze görüşmemiştik. Ara sıra telefonda kısa bir hal-hatır sorgusu ve soğuk bayram mesajlaşmaları yapıyorduk. Oysa ne kadar çok özlemiştik birbirimizi ya da en azından duygusal yönü kuvvetli olan ben özlemiştim… Unutulmaz zamanlarımız olmuştu; acı, sevinç, heyecan ve korkular yaşamıştık beraber. Gençtik ve her Türk gibi bizler de dünyaya bedeldik, hatta ikimiz dünya...
