Konuya esastan girelim: En son verilecek hükmü baştan konuşalım. Sanatın genel ölçüleri, değer hükümleri, sırrını insanlık tarihinden söyler. Bunlar da on yılda, yirmi yılda, yüzyılda oluşacak cinsten değildir. Değişe değişe bugüne geldiği doğrudur. Ancak dikkat edilirse, değişen estetik özden ziyade varyasyonlardır. Halis sanatkârlar, bir iklim yaratırlar. Siz buna bir dünya yarat...
"Bu rûzîgâr-ı bî-mededin inkılâbı var." Twitter'da profilimin kişisel bilgiler kısmında bulunan "Bu rûzîgâr-ı bî-mededin inkılâbı var." cümlesini bestesiyle birlikte duyuyorsunuz buradaki videoda. Peki ne demek bu cümle. Hikayesiyle birlikte anlatalım.Doktor Nazım'ı bilir misiniz? İttihat ve Terakki'nin önde gelenlerindendir. Teşkilatın yapılanmasında büyük yararlılık göstermiştir. ...
ATSIZ Basılmayan Makaleleri-Togan Yayıncılık
Öncelikle kitabın her Türk gencinin ve öyle zannediyorum ki bu gençliğinde her neslinin düşünce dünyasında,hayat düsturunda,ilmi konularda yön ve katkı payı sağlayacak bir eser olduğundan bahsetmeliyiz.
Eser adı ile ilişik,Nihal Atsız'ın makalelerinden oluşan bir kitap.Bilge,bizi hem dönemin karmaşık siyasetiyle hem dalkavuklarıyla hem de kaleminin gücü,Türkçülüğünün eşsiz imanı ile tanıştırıyor.Kitap yeni bir baskı olmamakla birlikte kült veyahut da baş ucu-olamayacak kadar kalın olsa da- olarak adlandırılan cihetten.
632 sayfalık bu eserin neredeyse her sayfası size birşeyler katacaktır,neredeyse diyorum çünkü eleştireceğim konuya yavaşça gelmek istiyorum.
İşin esası benim gözümde çok kıymeti harbiyesi bulunmasada yinede 'olmasa iyi olurdu' diyebileceğimiz kusurları var.
İlki olarak kitabın hiçbir dipçeye sahip olmaması,buna ilaveten kitap sonunda da bir açıklama kısmının olmaması bazı kelimelerin okumayı kimselere göre zorlaştırabilir.
Bir diğer ayrıntı birçok yazım yanlışlarının bulunması.Şu "neredeyse" kelimesinin gerekçesine gelirsek,aynı makalenin eserde birkaç kez yer alması konusundan bahsetmem gerek.
Yinede güzel ve kıymetli üstadımızın eşsiz kaleminden yazılıp tarihte yer bulan makalelerinden oluşan bu kitap son tahlilde zihinlerde ve kitaplıklarda yer etmeyi hak ediyor.
05/06/2016
Talat
Ermeni Soykırımı meselesi ile ilgili bir kaç gündür Türk basınının aslında nasıl mankurtlaştırıldığını düşündüm.
Bundan 15 sene önce Türk televizyonlarında dış politika ile ilgili analizler yapılır, olası Avrupa Parlementosunda yaşanacak krizler üzerine değerlendirmeler olur ve bu nedenle Türk kamuoyu oluşturularak gelebilecek entrikalara karşı tedbirler alınır, konsolosluklar, elçilikler v.s önlerinde gündeme dair açıklamalarla Millet, konu hakkında bilinçlendirilirdi.
BOŞ BIRAKTIK..
Kurultaya gitmek için 240 imza yeterliydi, siz 548 delegenin imzasını bile yok saydınız.
Hem delegeyi hiçe sayıp mahkemeyi adres gösterdiniz hem de partiyi mahkemeye verdiler diyerek zekamızı yok saydınız.
Delegenin haklı talebini kabul eden mahkeme kurultay kararı verdi onu da yok saydınız.
Hukuk eliyle tescillenen kongre için çağrı heyeti 15 Mayıs'a tarih verdi. Gemerek mahkemesinden aldığınız usulsüz bir kararla hukuku yok saydınız.
Kurultayın yapılabilmesi için mahkeme tedbir kararını kaldırdı, Adalet Bakanlığı emriyle mahkeme kararını yok saydınız.
Binlerce ülkücü, yüzlerce delege tomaların, çevik kuvvetin karşısında bir araya geldi, bu iradeyi yok saydınız.
Yargıtay kararı öncesinde saygılıyız derken bir anda fikir değiştirip yargıtay kararını da yok saydınız.
Tüzükteki seçimli kurultay yapılamaz maddesini gayet iyi bildiğiniz halde 10 Temmuz'da seçimli kurultay diyerek aklımızı yok saydınız.
Tek yetkili organ olan Çağrı Heyetinin kurultay için açıkladığı 19 Haziran tarihini tanımıyoruz diyerek bir kez daha hakkı, hukuku, ülkücü iradeyi, tabanın talebini, milletin beklentisini yok saydınız.
Anlayın artık, siz yok saydınız diye yok olmuyoruz.
Şimdi 15 Mayıs'ı taçlandırmak üzere 19 Haziran'da aynı yerdeyiz.
Bir Gece Deccalle Yalnız Kalmak
Puslu bir ülkenin aşkı kış uykusuna yatırmış kızıyım, zaman kalabalıklarla yaşamama rağmen ipince mutlu
bir yalnızlıktı nicedir.Bencilliğimden hoşnut, bütün bir ülke bunalmışlık uykusuna yatmışken
ruhum sıçraya sıçraya uzaklaşıyordu herkesten ve her şeyden, karlı bir yolda ayak izi bile bırakmadan.
ne arkamda kapanmış bir kapı ne önümde yeni gün vardı
Ben oturmuş sigara içiyordum ne şömine başında şarabını yudumlayanları ne soğuktan donanları düşünüyordum...
Dünyayı ..klemiyordum anlatabiliyor muyum
Yaşam boştur demiştim
Fosforlu bir depresiftim ,İzmiri mesken tutmuş bir nihilist.
Başım ağır geliyordu gövdeme, zevksiz zeksiz sıralanmış binaları gökyüzüne yakıştıramıyordum
Yukarda sümüğü akan bir ay vardı, bir iki çapaklı yıldız
Öncelikle 27 Mayıs 1960'ın Kudretli Albay'ı Alparslan Türkeş'in, 27 Mayıs 1980'de şehit edilen Gün Sazak'ın ve davayı yaşatmak için canlarını veren şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Uğruna can verilen dava; Türk milliyetçiliği davası; bu davayı temsil eden makam MHP genel başkanlığı makamıdır. Yıllardır verilen şehitlerin yükü bu makamda oturanın omuzlarındadır. Bu aynı zamanda tüm Türk dünyasının yüküdür. O nedenle bu makamda başarılı olana kendiliğimizden "Başbuğ" deriz, başaramayan ise kerameti kendinden menkul "Bilge Lider" olur.
Bir süredir "Bilge Lider" yerine Başbuğ seçmek için bir mücadele veriyoruz. Tabi Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını iddia eden hırsızlara karşı mücadelede oldukça pasif olan -şüphesiz bunda birtakım hikmetler vardır ne de olsa "Bilge Lider"- beyimiz söz konusu kendisiyle alakalı bir seçim olduğunda hukukun bütün dolambaçlı yollarını kullanabiliyor. Üstelik Kürtçüler bize vurduğu zaman diğer yanağımızı dönmemizi öğütleyen havarileri bu seçimde sopalarını aba altında gizlemeye gerek bile duymuyor.
Milliyetçilik bitiyor mu başlıyor mu?
1-Kitabınız, son yıllarda, özellikle 1980 sonrası dönemi konu alan, millet ve milliyetçilik üzerine yapılmış en kapsamlı çalışma. Öncelikle böyle bir kitap fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu sorunun iki cevabı var. Bizim felsefecilerin kullanmaya bayıldıkları kelimelerle "biri tikel, öbürü tümel". ("Tikel", "tümel" diyeceğimi söyleseler inanmazdım!)
Millî Düşünce Merkezi otuz temel kitapçık hazırlatıp yayınlamaya karar verdi. Sonra sosyal medyada çevremize bu otuz konu ne olmalıdır diye sorduk. Öyle bir ilgi ve teklif yağmuruyla karşılaştık ki planlanan kitap sayısı altmışı aştı. Bunlar 64 sayfalık (4 forma) kitapçıklar olacaktı. Bir hata yapıp milliyetçilik konusunu bana verdiler. 64 yerine 364 sayfa oldu!
Diğer sebep benim kendimi bildim bileli Millet ve Milliyetçilik kitabını yazmakta olmam. Tanıdığım Türkçü fikir adamlarıyla bütün konuşmalarım aslında bu kitabın yazılmasıydı. Sürekli kavramların yan yana konulması, sınanması, dünyanın gözlenmesi, sorular, problemler, çözümler, okumalar, hepsi hepsi… Galip Ağabey'in, Galip Erdem'in özel yeri vardır bu tarihçede.
İşte bu ikisi, biri uzun öbürü nispeten kısa geçmişli iki sebep birleşti ve ortaya Millet ve Milliyetçilik çıktı.
Mevcut iktidarın geçmişte, Milli Görüş fikrinden dolayı şu anda her yaptığı icraatı bir kesim din adına uygulandığını düşünüyor. Kapitalist sistemin en büyük özelliği her türlü fikri para için kullanabilmesidir. AKP, 2002-2007 arası kapitalist sistemin Türkiye'de uygulayıcılığını yapmıştır. [Çıkardıkları kanunlar nazarında] 2007'den sonra nakdi yardımlar ve çıkarmış oldukları kanunlara b...