Kafkasya'nın Bozkurdu benim adayım sensin, seni destekliyorum… Henüz yedi sekiz yaşlarındaydım Dinar'ın Ulu Camisi etrafında ki baharatçılara doğru yürüyordum. Çocukluğu Dinar'da geçmiş olanlar iyi bilir. Eskiden orada "Esans" satan hacı amcalar olurdu ve bir hacı amca ne zaman o yoldan geçsem beni yoldan çevirir boynuma esans sürerdi. Bu sebepten olsa gerek yine onun bulunduğu yoldan y...
Hareketin henüz bazı konuları zihninde oturtamadığı bir gerçek. 19 yıldır genel başkanlık koltuğunu işgal eden Dr. Devlet Bahçeli'nin bu süreçte harekete yardımcı olmadığı gerçeği gibi. 19 yıl uzun bir süre. Bu bakımdan Bahçeli, 36 Osmanlı padişahının 26'sından daha uzun süre saltanat sürmüş. Bu da şahsının en önemli başarısıdır.
Aradan 19 yıl gibi uzun bir süre geçtiğinden, Bahçeli'nin ne zaman ve hangi şartlarda genel başkan seçildiğini hatırlamayanlar olacaktır. Yaşları itibari ile de pek çok yeni nesil ülkücü kardeşimiz bunları bilemeyebilir. Elbette ki herkes, Bahçeli'nin Başbuğumuz Türkeş'in vefatının ardından genel başkan seçildiğini bilir. Zaman ve şartlar olarak kastettiğim şey, basit bir 5N1K olayı değil. Bu bilgiler bugün hatırlanmıyor olsa bile öğrenilmesi, Google ile saniyenin onda biri, ikisi kadar vakit alır.
Televizyonlarda, programlara bazı işaretler konur.Hangi yaş grubuna, hangi kitleye veya hangi eğilime hitab ettiğini gösterir.Seyirci o işaretlere göre kendini ayarlar.Bunlar arasında bir de kırmızı nokta vardır ki müstehceni işaret eder. Dün, yine gaflet edip siyasilerimizi dinledim.Yer yer korku filmleri gibiydi.Yer yer de müstehcen.. Yer yer kaba söz, küfür, hakaret..Her birinden...
1 kasım 2015 seçimlerinde yaşanan hezimetten sonra MHP içindeki muhaliflerden eski MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan'ın başlattığı 'değişim' talepli sürecin sonuna gelmek üzereyiz. Sinan Oğan'ın ardından Meral Akşener, Koray Aydın, genel başkan yardımcılığı görevinden ayrılarak aday adaylığını açıklayan Ümit Özdağ, Süleyman Servet Sazak ve Sait Gönen de, değişim talepleriyle MHP genel başkanlığına aday adaylıklarını açıklamışlardır.
Balgat'ta bulunan MHP genel merkezinin yoğun baskıları ve işi, toplanan yüzlerce delege imzasına rağmen, yokuşa sürme girişimleri MHP tabanını yormakla kalmamış, genel merkeze ve genel başkan Devlet Bahçeli'ye olan öfkeyi ve kızgınlığı arttırmıştır. Genel merkez tarafından yönlendirilen ve Ortadoğu Gazetesi'nin taşeronluk ettiği algı yönetimi ve karalama operasyonlarına MHP tabanının itibar etmediği, inanmadığı genel merkez odaklı sosyal medya hesap ve sayfalarını bir göz gezdirmeyle anlaşılıyor. Bu tarz manipülatif haberlerin Balgat'a ve sayın Devlet Bahçeli'ye olan kırgınlığı arttırdığından şüphe duymuyorum.
Malum olduğu üzere MHP tabanı bu tarz manipülatif, abartı veya düpedüz yalan haberlere AKP savunucusu 'havuz medyası'ndan alışkın. Bu durum MHP tabanının her habere balıklama atlamamasını, okuduğunu sorgulayıp analiz etme şiarını alışkanlık haline getirmiş olduğunun bir göstergesi. Yine de bunun böyle olması üzerinde çok durulacak bir mevzu değil. Burada üzerinde durulması gereken mevzu MHP tabanın MHP genel merkezinden yönlenidirilen haberlere aldırış etmemesi ve kaale almaması.
Neler oldu
- Yer seçimi felaketti. Biz gözümüzü statlara dikmiş, büyük düşünürken; maalesef dağın başındaki bu tesis vizyonsuz bir tercihti.
- Ülkücüler teyakkuzdayken onları 2.000 kişilik bir salona mahkûm etmek rezaletti. En azından aynı tesisteki kapalı spor salonu tercih edilebilirdi. O salonu dolduran, yüzlerce kilometre uzaktan gelen binlerce kişinin kurultayı ekrandan izlemesi doğru olmamıştır.
- İnsanları kilometrelerce yürütmek düşüncesizlikti. Sürekli çalışan 5 tane servis aracı konulabilirdi. D)Kongrenin öznesi delege olduğu halde, delegeyi 5 saat kuyrukta, o sıcakta havasız salonda tutmak beceriksizlikti. Tamam, kabul normalde noter onayı olmadan delegeyi hazirun cetvelini imzalatarak salona alabileceğiniz halde, sürekli yatılan çamurlardan korkup işimizi sağlama alalım demeniz ve noter uygulaması yapmanız mantıklıydı. Ancak isimleri alfabetik ayırıp 5 kapıdan 5 noter marifetiyle bu işlemi yapamaz mıydınız? Şahsi gözlemim asgari 10 delegenin salonu imza vermeden, giriş yapmadan terk ettiği yönünde. Kurultay fiyaskoyla neticelenmemiş, delegeler sabırla 5 saat beklemişlerse bu onların ülkücü olmalarındandır.
Milliyetçi Hareket tabanı, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir işe imza atıyor!
Yoldaşlarımla birlikte şarkılarla, türkülerle yola çıktık. Bayrak sallayarak, Ankara yoluna düşmüş ülkücülere bozkurt çekerek, bizi selamlayan millet azalarına korna çalıp el sallayarak...
Şairin "bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik" dediği gibiydik yolda. Öyle ki, iki tekerimiz 5 km arayla patladı, toplam 4 saat güneşin altında, suyumuz sigaramız bitmiş vaziyette tamirci yahut kurtarmaya gelecek araba bekledik. Fakat bu bile neşemize gölge düşüremedi, hem arabaya kurtarıcı, hem hepimizi Ankara'ya kadar götürecek bir minibüs yollayan sayın Coşkun Ünal Beyefendi'nin alicenaplığı ile bindiğimiz yeni araçta hala şarkı, türkü, marş söyleyebiliyor, bozkurt çekerek etrafı selamlayabiliyorduk.
Kongre dönüşünden bir kesiti paylaşarak ilk gözlemimi aktarmak istiyorum. Sevgili dostum Alihan, "sevgiyi hissediyorum biliyor musun?" dedi bana bir anda, durduk yere. Ve ben tam o esnada, Ozan Arif'ten "çünkü temelinde sevgi yatıyor" dizesini geçiriyordum aklımdan... "İlginç bir şekilde, bütün süreçten aklımda kalan tek şey, yıllar sonra yeniden bir sevgi hissettiğim" dedi. Kesinlikle öyle dedim; Kurultay'ın en büyük kazanımı budur. Devlet Bahçeli denen sevgisiz adam, zaten, Erciyes Zafer Kurultayı geleneğimizi bu yüzden baltalamıştı. İlk amacı, ülkücülerin bir araya gelmesinin yaratacağı efkar-ı umuminin, ülkücülerin kolektif zihninde mayalanacak bir topyekün muhalefetin önüne geçmekti, bu sayede her muhalif ülkücü tekil kalacak ve bir araya gelerek karşı koyamayacaktı. İkinci amacı da sevgi bağlarımızı zayıflatmak, birbirimizi fiziken görmediğimiz için kolayca küfredebilen, hakaret eden, tezyif eden, hukuk gözetmeyen adamlar olmamızı sağlamaktı. Ülkücüleri sevmeyen ve bunu nihayet ülkücü iradeyi hakaret, iftira, görmezden gelme ve en vahimi yalan haberler yayma suretiyle bastırmak yolunu seçmesiyle ispatlayan Bahçeli'ye karşı en büyük kazanımımız bu sevgi bağlarını yeniden tesis etmeye başlamak oldu.
Okuduğum bir kitap, bir kaç makale galiba bir de söyleşiden yola çıkarak hazırladığım yazıyı beğenilerinize sunarım. Kent Dindarlığı. Kafamı kurcalayan bu kavramla ilgili bir yazı hazırladım; Umarım beğenirsiniz. Max Weber'in kent dindarlığı kavramını hepiniz duymuşsunuzdur. Hürriyet'teki bir yazıda Weber'e atıfla hem cuma'ya giden hem yoga yapan bir kentli sınıftan söz ediliy...
İlk Türk Avrasyacısı ya da Ulusalcısı Hayreddîn Bey ya da tam adıyla Hayreddîn Nedim Göçen. Son dönem Osmanlı aydınları içerisinde ismi fazla duyulmamış, ama oldukça önemli olan biridir. Son dönem Osmanlı siyâseti üzerine ve İngiliz-Fransız ve Rus etkisi üzerine belgelere dayalı çok başarılı târîh eserleri ortaya koymuş biridir. Hayreddîn Bey, kendi dönemine dâir çok başarılı çalı...
Gülüp geçsem olmaz, ağlasam olmaz
İşte benim yazgım bu ülküdaşım
Derler ki doğrunun çilesi dolmaz
İşte benim yazgım bu ülküdaşım